Günaydın Gezginler Kültür Tarih Gurme Doğa Fotoğraf Gezi

Şam Emeviye Cami Süleymaniye Cami Şam Hristiyan Mahallesi

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

Şam kent merkezi, şehir surları, Emeviye Camisi
2010 yılı Kasım ayında son gidişimizdi Suriye’ye. Böylece, Suriye’yi gezen son gruplardan birisi de olduk ne yazık ki. Gerilimin olmadığı, bir çok dinden ve mezhepten insanın sakin sessiz yaşadığı bir ülkeydi Suriye. Sonra ipin ucu kaçtı…

2013 yılı Ağustos ayına geldik; Suriye’de halen karışıklıklar, karıştırmalar, güç gösterileri devam ediyor. Maalesef 4-5 yıl daha Suriye bu belirsizlikler ile uğraşacak gibi görünüyor, çok yazık… Uzun bir süre Suriye’ye gidemeyecek olmamız nedeniyle bildiklerimi unutabilirim. Unutmamak için Suriye yazıları dizisini hazırlamaya karar verdim. Birkaç bölümden oluşacak yazılarda Şam kenti, Sednayah ilçesi, Maloulaa köyü Hristiyanların hac mekanı, Halep kenti çarşıları kalesi, Hama kenti su dolapları, Homs kenti sanayi tesisleri, Krak des Chevaliers (Şövalye Kalesi) Haçlı Seferlerinin efsanesi, Palmyra kenti (Çölün Gelini isimli 5000 yıldan eski şehir) gibi yerleri; Ortodokslar, Katolikler, Dürziler, Yezidiler, Şafiler ve Şemsi’ler gibi dini grupları; ekonomi, tarih, kültürel öğeler gibi ayrıntıları olabildiğince yazacağım. Belki 5-10 sene sonra gittiğimizde gördüğüm, gezdiğim ve yazdığım yerleri göremeyeceğim; karşılaştırma yapmak için tarihe not düşmüş olurum.

UNESCO DÜNYA MİRAS LİSTESİ
Suriye – Şam: Şam Tarihi Şehri
Kayıt Türü: Kültürel Miras
Kayıt No: 20 / Kayıt Yılı: 1979

Suriye Arap Cumhuriyeti’nde hayat ile ilgili genel bilgiler
En son 2010 yılı Kasım ayında Suriye’ye gittiğim için, o tarihteki duruma göre yazdığımı hatırlatmak isterim. Suriye bayrağı yatay çizgili kırmızı, beyaz, siyah olarak 3 renkten oluşur; üstteki kırmızı ülke için akan kanı, ortasındaki beyaz Emevileri ve alttaki siyah Abbasileri temsil eder. Beyazın ortasındaki yeşil renkli 2 adet yıldız, Mısır – Suriye arasında 1958’de kurulan Birleşik Arap Devleti’ni ifade eder. Aslında Ürdün’ü de ifade eden üçüncü yıldız varmış, 1980’de çıkarılmış. 1932’den 2013’e kadar 10 tane bayrak değiştirmişler. Acayip kafa karıştırıcı bir durumdu. Bayraktaki renklerin ve sembollerin anlamını bilmeyen Suriyelilere bile rastlamıştım. Bayrak çeşitlemeleri şöyleydi; yeşil, beyaz, siyah / kırmızı, beyaz, siyah / beyaz üstünde 2 yıldız / beyaz üstünde 3 kırmızı yıldız (1932-1958 arasındaki bayrakta Fransa’ya karşı 3 isyanı) / beyaz üstünde 3 yeşil yıldız (1958-1972 arasındaki bayrakta Mısır – Suriye – Ürdün Birleşik Arap Cumhuriyeti / ortada kartal Baas Partisi flaması vs… çok karışıktı. Hangisi ülke bayrağı, hangisi flama, hangisi örgüt bayrağı karışıyordu.

Suriye’ye girişte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, Hususi Pasaportu (özel pasaport, yeşil pasaport) veya Umumi Pasaportu (genel pasaport, lacivert pasaport) olanlardan vize istenmiyor veya giriş ücreti alınmıyordu. Sadece, Türkiye Diplomatik Pasaportu (kırmızı pasaport) olanların girişten önce Suriye Dışişleri Bakanlığı’na bilgi vermiş ve onay almış olması isteniyordu. İsrail Pasaportu olanlar Suriye’ye giremiyordu. Avrupa ülkeleri ve ABD pasaportu taşıyanlara kapıda vize-giriş ücreti uygulaması vardı.

Türkiye ile bağlantısı 5 ana sınır kapısından sağlanmaktaydı. En yoğun olan 2 kapı Hatay Cilvegözü – Halep Bab Al Hawa kapısı ve Kilis Öncüpınar – Halep Azaz kapısı idi.

Suriye parası olan Suriye Pound’u veya kısa adıyla “Suri”, Türk Lirası’nın 30’da 1’i değerindeydi; yani 100 TL verince 3000 Suri alıyorduk.

Cebinizde 3000 Suri (100TL) olsa, Suriye’de 4 gün boyunca nelere, ne kadar para harcarsınız?
Öğün başına 50 – 70 suri ile kebap menüsü ve yanında meze salata su ile öğle yemeği yemeniz, atıştırmalık olarak felafel tanesi 20 suri, lokma tatlısı benzeri tatlı tanesi 20 suri, yarım litre taze sıkılmış muz-portakal-ananas suyu karışımı 15 suri, teneke kola gibi gazlı içecekler tanesi 10 suri, alkollü içecekler sadece turistik mekanlarda bulunurdu, bira bardağı 40 suriden içmeniz mümkündü. Şam içinde taksi ile 1 saatlik – 30 km gezinti 100 suri, her birinin girişi 50 suri olarak 6-7 müze veya kaleyi gezmeniz, akşam yemekli – canlı müzikli Arap Gecesi eğlencesine gitmeniz menüde kebap, ara sıcaklar ve alkol ile yaklaşık 150 – 200 suri, turizm kitapçıklarını tanesi 10 – 20 suri alabiliyorduk. Hatta, artan paranızla kilosu 400 – 900 suri arasında Şam Tatlısı yemeniz, tanesi 100 suriden gerçek ipek eşarp ve gömlekleri tanesi 200 suriden almanız, gerçek inci kolyeyi tanesi 300 – 500 suri ve inci bilekliği tanesi 150 – 300 suriden almanız, sofralık zeytinyağı ile yapılmış tanesi 20 suri olan sabunlardan paketlerce almanız ve hatta sokaktaki çocuklara paketi 10 suriden şeker dağıtmanıza bile yeterdi.

Şam Eyaleti ve Şam Şehri
2010 yılının Nisan, Mayıs, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında gittiğim Şam kenti Suriye’nin güneyinde, Lübnan sınırının ve Anti – Lübnan Dağları’nın 80 km. kadar doğusunda yer alıyor. Şam, Dünyanın en eski kentlerinden birisi. Hatta, MÖ 6300’den beri kesintisiz olarak şehir yerleşiminin, yerleşik düzenli hayatın devam etmesinden dolayı dünyada tektir. Şam inanılmaz kozmopolit bir kentti, eminim hala öyledir. Karşılaştırma yaparsam; Hatay merkez, yani Antakya ilçesi için veya Mardin merkez için söylediğimiz “medeniyetlerin buluştuğu kent” ifadesi Şam için az kalıyordu. Şam ismi batı ve doğu dillerinde farklı söyleniyor; Damascus, Damashq, Dimeşk, Dimasqa, Eş-Şam, Darmeseq, Cham, Ash Sham vs. gibi farklı isimler aslında bir kentin ne kadar çok ilgi gördüğünün ve zenginliğinin göstergesidir. Hadi, gezer gibi anlatmaya başlayalım.

Halep otoyolundan Şam’a gidiyorsunuz, trafik yoğun ve karmaşık ama yollar müthiş güzel. Asfaltta çukur yok, ezilme büzülme yok. Yazın ısı 50Cᵒ, kışın 10Cᵒ, ağır vasıtalar geçiyor ama asfalt bozulmuyor. Yaklaşık 400 km’lik yol, dökme beton zemin üzerinde aşırı sıcağa dayanıklı asfalt ile kaplanmış. Halep’ten 4 saatlik yolculukla Şam Eyaleti’ne geldiniz (Ankara il sınırına geldiniz diye düşünün), Şam şehrine girmeniz (Eryaman’a gelmeniz) 1 saat sürüyor. Şehrin merkezine (Kızılay’a ulaşmanız) yani Süleymaniye Külliyesi’ne ulaşmanız 45 dakika sürüyor.

Halep yolundan geldik, İttihad (Birlik) Caddesi, Şükrü Kuvvetli Caddesi, Hafız Esad Köprüsü, M. Barudi sokak yoluyla Süleymaniye Külliyesi’nin bulunduğu yere geliyoruz. Burası Şam’ın en merkezi noktalarından birisi, Ankara Kolej Kavşağı veya İzmir İkiçeşmelik – Çankaya Kavşağı veya İstanbul Eminönü Yeni Cami Kavşağı gibi düşünebilirsiniz. Süleymaniye Külliyesi’nin bahçe kapısından girdik. Önümüzdeki yolun solu iç dükkanlar (eskiden ders verilen sınıflar), sağınız cami ve arkasındaki Osmanlı Hanedan Mezarlığı’na giden yol. Sağdaki yoldan önce camiyi sonra Osmanlı Hanedan Mezarlığı’nı ziyaret edeceğiz.

Süleymaniye Külliyesi ve Osmanlı Hanedan Mezarlığı
Mimar Sinan tarafından yapılan külliye, cami kubbesinin büyük olmasına rağmen yapının iç ve dış görüntüsünde bölünme ve karmaşıklığa yol açmaması nedeniyle Koca Sinan’ın kalfalık dönemi eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Cami, yatılı okul yatakhane, yemekhane, kütüphane, kitaplık, aşevi, ücretsiz hastane (darüşşifa), misafirhane ve külliyeye gelir sağlamak için yapılan dükkanlardan oluşan bu yapı, Suriye’deki en önemli Osmanlı eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. 2010 yılında külliye ve cami onarımdaydı. Külliyenin bekçilerinden yaşlı olan Aziz Bey az biraz Türkçe biliyordu. Caminin arkasındaki mezarlık sadece Türk vatandaşlarının girebildiği bir yer, yabancılar ve Suriyeliler buraya alınmıyordu. Bu mezarlık, Osmanlı Hanedanı üyesi olanların toprağa verildiği mezarlıklardan birisidir. Son padişah Vahdettin’in mezarı da burada bulunuyor.

Süleymaniye’den sonra yürüyerek Şam Tren İstasyonu’nda gidiyoruz. İstasyon binasına gelmeden hemen önce meyve suyu, tost, felafel, yoğurma dürüm satan büfeler var. Ayça’nın gözü buraya takıldı, atıştıralım dedik, yarım litrelik koca bardak muz – ananas – portakal suyu ve felafel yedik, içtik 2 kişi toplamı 50 Suri (4TL) ödedik. İstasyon binasına gidelim.

Şam Demiryolu hattı ve tren istasyonu binası
1900-1908 yılları arasında yapılan Şam – Hicaz – Medine demiryolu hattının amacı hacıları Şam ile Mekke arasında taşımak, ticareti güçlendirmekti ama demiryolu Medine’den ileriye gidemedi. İstanbul ile Medine arasında bulunan demiryolu hatları 1890-1914 yılları arasında tamamlanır. Şam İstasyon Binası, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Alman mimarların çizimi ile 1911 yılında yapılmış. Mekke’ye gitmesi planlanan demiryolunun başlangıcı olan Şam İstasyonu’nun dış cephesi taş-mermer, içi ahşap-taş mimari birleştirmelerle yapılmış. İnce işçilik, güzel süslemeler ve motifler bulunan binanın pencere ve kapı camları vitray boyama ile süslenmiş. İçeriye hem ışık, hem renk, hem de ayrı bir hava katıyordu. Bina içerisi turizm danışma, kütüphane, sergi salonu, kent tarihi müzesi gibi çok amaçlı kullanılıyor. İstasyon önündeki buharlı lokomotifle, yanlış hatırlamıyorsan 1885 Almanya yapımıydı. Şam Tren İstasyonu’nu gezdikten ve fotoğraflarını çektikten sonra Nasır (Arapça Nasr yazılıyor) Caddesi ile Tavra Caddesi’nin kesiştiği yerdeki Şam Kalesi – Şam Şehir Surları’na ve Hamidiye Çarşısı’na ilerliyoruz. Yaklaşık 500 metre yürüyeceğiz. Bu sırada caddenin karşı tarafındaki kare minareli Nasır Camisi’ni de fotoğraflıyoruz. Bu caddenin sonunda Hamidiye Çarşısı var ve cadde boyunca çeşitli bakanlıkların binaları ve adliye binası bulunuyor.

Şam şehir surları, Selahaddin Eyyubi Heykeli – Anıtı ve Hamidiye Çarşısı
Şam’ın merkezinde yüksek yer yok, bu nedenle kale yok. Şam Kalesi denilen yer aslında kentin merkezi alanını korumak için yapılan surlardır (Damascus Citadel). Şehir surlarının uzunluğu yaklaşık 6,5 kilometre ve 1900’lü yıllara kadar 14 kapısı varmış. Bu kapılardan batıda Lübnan Akdeniz yönüne bakan Batı Kapısı (Bab Al Gharbi) diğer bazı kapılar gibi yıkılmış. Batı kapısından itibaren Hamidiye Çarşısı (Souq Al Hamidiyeh) başlıyor. Çarşıya girmeden önce solunuzda 50 m. ileride Tavra Caddesi üzerinde Selahaddin Eyyubi Anıtı var. Selahaddin’i at üzerinde gösteren, yanındaki piyadelerle birlikte Haçlı Ordusu’na karşı savaşırken anlatan bu güzel anıt yanlış hatırlamıyorsam 2009 yılında yapılmıştı.

Hamidiye’ye dönelim; çok sayıda binadan ve bunların önündeki sokaklardan oluşan çarşı bölgesi Sultan Abdülhamit döneminde düzenlenmiş ve sokaklarının üzeri çatı ile örtülerek kapalı çarşı oluşturulmuş. Han, dükkan, çeşme gibi çok sayıda yapının birleşimiyle oluşan bu çarşı bana göre Şam’ın en eğlenceli yeriydi. Ne ararsan var. Çarşıya girince 50 m. sonra şaşkınlık içerisinde kalıyorsunuz, kadın iç çamaşırı satılan dükkanlardan birinin vitrini oldukça iyi dekore edilmişti ve çarşaflı kadınlar vitrini inceliyordu. Farklı dini gruplar ve topluluklar bir arada yaşadığı için aynı sokakta 1 dakika içinde kara çarşaflılar, modern giyimli Suriyeliler, Hıristiyan mahallesi girişinde sokak köşelerinde Meryem Ana heykelleri, camiden 100 m. ileride kilise görebiliyordunuz.

Yüzlerce dükkan, kilometrelerce uzunlukta sağlı – sollu sokaklar boyunca sıralanmış. Satılan ürünlere göre farklı bölümlerden oluşan bu çarşılarda kumaşçı, terzi, halıcı, iplikçi, derici, ayakkabıcı, demirci, sabuncu, gıda toptancısı, mücevherci, kuyumcu, giyim eşyası, kasap, hırdavat, çerçi, marangoz, cam eşyaları hem satan dükkanlar, hem de bunları yapan atölyeler bulunmakta. Benim için en güzel sokak, kahveciler sokağıydı. Kahve, nargile ve sohbet bulunan yerdi.

Tarihi Urfa Çarşıları, İstanbul Kapalı Çarşı, Halep Kapalı Çarşı vb. hep aynı mantıkla yapılmış, birleşik çarşılardır. Sokaktaki insanları yazın sıcaktan, kışın yağmurdan korumak için sokakların üstü teneke çatı ile kaplanır, böylece alışveriş yapılması için uygun koşul yaratılırdı. Hamidiye çarşısındaki sokakların çatılarında çok sayıda delik vardı. 1914-1917 yılları arasında Fransız işgali sırasında yaşanan direniş ve sokak çatışmalarından kalan kötü bir hatıra olarak onarılmadan bırakılmıştı. Kim bilir şimdi nasıldır, hangi binalar yıkıldı, hangileri hasar gördü, kimler hayatını kaybetti, kimler yaralandı? Çarşının ana sokağı boyunca (yaklaşık 1 km’lik yol) ilerleyince karşınıza Roma Dönemi sütunların bulunduğu Sütunlu Meydan’a çıkıyor. Sütunların arkasında ise beyaz mermer ve kireçtaşından yapılmış Emeviye Camisi (Umeyye Camisi, Omayyad Mosque) parlıyor. Pek çok yerde bu sütunların Jüpiter Tapınağı’na ait olduğu yazmakta ama bu yanlış, aslında tapınak Emeviye Camisi’nin doğu tarafında, yani bize göre caminin karşı çaprazında bulunmakta. Bu sütunlar Hamidiye Çarşısı’nın aslında çok eski bir çarşı olduğunu gösteren agora (pazar yeri) sütunlarıdır. Roma Döneminden beri burasının çarşı olduğunu, son yüzyıl içerisinde adının Hamidiye olarak değiştirildiğini ispatlıyor. Sütunlu meydanın çevresi kafe, kuyumcu, restoran ve hanlardan oluşuyor. Emeviye Camisi’ne gidiyoruz.

Şam Emeviye Camisi
Caminin avlusuna giriş için kullanılan 3 kapısı var: Batı tarafında Bab Al Hamadiyah (Hamidiye Kapısı), kuzey tarafında Bab Al Selahaddin (Selahaddin Kapısı) ve doğu tarafında Bab Al Souq (Çarşı Kapısı). Biz avluya Hamidiye Kapısı’ndan giriyoruz.

Camiye gireceğiz, şort veya atlet giyen erkekler, pantolon giyen veya kıyafeti uygun olmayan bayanlar camiye giremezsiniz. Bu durumda cami kapısında pelerin kiralıyorsunuz, şapkası (kukuletası) da var, böylece hem kıyafetinizi topluyor hem de başınızı örtmenizi sağlıyor. Pelerin yabancılara 50 suri, Türklere 10 suriden kiralanıyordu.

Dikkat: Avluya girerken ayakkabılar çıkarılıyor. Ayakkabılarımızı yanımızda getirdiğimiz torbalara koyuyoruz.

Emeviye Camisi’nin bulunduğu alana ilk olarak MÖ 650’li yıllarda Yeni Asur Krallığı Döneminde Baal Bek Tapınağı yapılmış, üzerine MÖ 300’lü yıllarda muhtemelen Makedon-Yunan Dionysos Tapınağı, üzerine MÖ 50’li yıllarda Jüpiter Tapınağı, üzerine MS 450’li yıllarda Doğu Ortodoksları tarafından St. John (Havari Yuhanna) Katedrali yapılmış. Katedralin içerisinde Vaftizci Yahya mezarı bulunmaktaymış. 635 yılında Emevi Döneminde Halid Bin Velid yönetimindeki Müslüman Araplar Şam’ı alır ve uzun bir süre bu kiliseye dokunmaz. 706 yılında kilise camiye çevrilmeye başlanır, 715 yılında Emeviye Camisi (Umeyye Camisi) olarak tamamlanır. 1. Haçlı Seferi sırasında Avrupalı Katolikler tarafından 1097-1098 yılında Şam kenti alınır, Emeviye Camisi kiliseye çevrilir. Şam kenti 1144 yılına kadar Müslüman ve Hıristiyan grupların ve ailelerin yönetim değişiklikleriyle etkilenir. 1144 tarihinde Suriye Selçuklu Devleti Atabeği (önderi) olan Nureddin Zengi’nin komutanı Baybars tarafından Şam kenti alınır ve Emeviye Camisi tekrar camiye çevrilir.

Emeviye Camisi düz ve dikdörtgen planlı bir cami olup, çok farklı bir camidir. Kilise ve cami mimari özelliklerini birlikte ve uyumla taşıyan nadir yapılardan birisidir ve Haçlı Savaşları döneminde bile kimse yıkmaya çalışmamıştı.

Emeviye Camisi’nin avlu özellikleri
Avlu zemini tümüyle mermer kaplı, zeminde su toplanmasın diye belirli bazı yerler eğimli yapılmış. Emeviye Camisi’nin 3 minaresi var: Gelin Minaresi tek şerefeli, Beyaz Minare iki şerefeli, Kayıtbay Minaresi tek şerefeli yapılmış. Toplam 4 şerefe yapılmış, 4 mezhebin müezzinleri (ezan-çağrı okuyucuları) hep bir ağızdan ezan okuyabilsinler, birlik olsunlar diye.

Gelin veya Düğün Minaresi (Minaret-ul Arus): Emeviye Camisi orijinal planda tek minareli olarak, Gelin minaresi ile yapılmış. Minarenin yapımı tahminlere göre 710’lu yıllar. Blok kesme taşlardan yapılmış minarenin dış cephesindeki beyaz ve siyah taşlar ince, detaylı ve güzel işlemelerle süslü. Gelin Minaresi caminin kuzey duvarının ortasında, cami orta kapısının tam karşısında yer alıyor.

Beyaz Minare (Minaret-ul Beyza) 1000’lü yılların başında yapıldığı düşünülüyor. Minare için kabul gören rivayet, Ortadoğu’da yaşayan pek çok Müslüman ve Hıristiyan, “Kıyamet Günü” İsa Peygamber’in dünyaya geri geldiğinde bu minareye ineceğine inanıyor. Yavuz Sultan Selim de Şam kentini alınca bu inanışa saygı göstererek, Gelin Minaresi’nin altında beyaz bir at bekletilirmiş, İsa Peygamber gökten inerse yaya kalmasın diyerek. 1516 yılından 1918 yılına kadar (Şam yönetimi Fransız’lara geçinceye kadar) minarenin altında sürekli ve dönüşümlü olarak bir asker bekçiliğinde bir beyaz at bekletilmiş. Minare tamamen beyaz kesme taş bloklardan yapılmış. Beyaz Minare, Emeviye Camisi’nin güney ve doğu duvarlarının birleştiği köşede bulunuyor.

Kayıtbay Minaresi (Minaret-ul Kayıtbay) 1400’lü yılların ortasında Türk – Memlüklü Sultanı Kayıtbay tarafından yaptırılmıştır. Kesme taş bloklardan yapılan minarenin dış cephe taş işlemeleri gerçekten çok güzeldi. Beyaz taşların arasında kullanılan kahverengi ve siyah taşlar ayrı bir güzellik katıyordu. Emeviye Camisi’nin güney ve batı duvarlarının birleştiği köşede bulunuyor.

Emeviye Camisi’nin avlusunda, Hamidiye Kapısı ile Selahaddin Kapısı arasında, her biri 4 metre yüksekliğindeki 8 adet sütun var. Bu sütunların üzerinde tepesi kubbeli, dış cephesi sırlı, normal boya ve mürekkep süslemeli, yuvarlak bir yapı göreceksiniz (umarım duruyordur). Türbeye benzeyen bu yapı, Şam şehir hazinesinin konulduğu yer olup, Osmanlı dönemi sonuna kadar şehrin geliri burada, yani bir bakıma merkez bankası görevi gören bu odacıkta tutuluyormuş, herkesin gözü önünde, herkesin koruyabileceği şekilde saklanmış – ortaya konulmuş.

Avlunun 3 cephesinde odalar var. 1850’li yıllara kadar bu odalar akademik anlamda kütüphane, nüfus müdürlüğü, zaman çizelgesi evi (muvakkithane) gibi amaçlarla kullanılmış. Bazı odalar halen önemli – eski el yazmaları, kumaşlar ve kıyafetlerin sergilendiği bölümler olarak kullanılmakta.

Odaların önündeki sütunlu – çatılı galerilerden birisinde yaklaşık 250 yıllık iki adet “taş arabası” sergileniyordu. Cam koruma içerisindeki taş arabası aslında ön ve arka tekerlekleri arasında, yerden 1 metre yukarıda sütun taşımak için kullanılan, uzunluğu 10 metre olan bir araba, o döneme göre kamyondur.

Avlu içindeki sütunlar aydınlatma kandili – fener asmaya ve cami avlusunu gece aydınlatmak için dikilmiş sütunlar.

Avluda, şehir hazinesinin olduğu sütunlu kubbenin tam karşı tarafında, 8 adet sütun üzerinde duran, üstü çatılı konuşma kürsüleri bulunmakta. 2 adet olan bu kürsüler birbirlerine yaklaşık 30 metre mesafede ve karşılıklı olarak yapılmış. Kürsülerin her biri yaklaşık 16 m2 (orta boy oda) genişliğinde. Emeviye Camisi şehir meclisi gibi olarak da kullanılmış, bu kürsüler konuşmak ve halkı dinlemek için yapılmış.

Dış cephe üzerindeki yaldız boyalı resimler, süslemeler ve işlemeler özellikle güneş ışığının nereden geldiğine bağlı olarak sizi büyülüyor veya “ben neredeyim” sorusunu sorduracak kadar kafanızı karıştırıyor. Kilise dış duvar resimlerinde kullanılan Hayat Ağacı, Yaradılış, Cennet gibi çizimleri Şam Emeviye Camisi’nin avlu içerisinde, Gelin Minaresi’ne bakan duvarında görünce ağzınız açık kalacak. 300’den fazla kişiyi Şam Emeviye Camisi’nde gezdirdim, “muhteşem” demeyen yoktu. “İslamiyet’te resim olmaz” diyenler utansın, oluyordu; hem de İslamiyet’in başladığı ilk yıllarda bile şimdikinden daha modern bir akıl ile yapılıyordu. Araştırınız; Meşailer – Aydınlanmacılar dönemi felsefesi.

Emeviye Camisi’nin iç özellikleri:
Emeviye Camisi’nin tavanı yaklaşık 10 metre yüksekliğinde, kubbesi yaklaşık 16 metre yüksekliğinde. Kullanım olarak tek katlı, bazı yerlerde asma katları olan bölümleri var, okumak, sohbetler için. Arap ülkelerinde camilerin kullanımı Anadolu camilerinden biraz farklıdır: Arap ülkelerindeki camilerde rastladığım genel özellik camide ibadet dışında oturmak, sohbet etmek, uyumak, çocukların oyun oynaması (karate yapması değil), kitap okumak, ders çalışmak, yemek yenmesi sıradan karşılanan bir durum.

Avludan camiye girebileceğiniz 1 ana kapı, 4 yan kapı. Yan kapılar 4 mezhebin cemaatlerinin geçişi için yapılmış. Kentin yöneticisinin mezhebi olamayacağı, tarafsızlıkları göstermek için ana kapıyı kullanıyorlar.

İçeride yan yana ama yaklaşık 20 metre aralıkla yapılmış 4 mihrap var. 4 mezhebin 4 farklı imamının aynı anda kendi cemaatlerine namaz kıldırabilmesi için yapılmış. Cuma namazları ise tüm mezhepler tek imam eşliğinde namaz kılıyorlarmış. Zamanla sünni cemaat arttığı, diğer cemaatler azaldığı için tek imam ile namaz kılınması kalıcı oluyor.

Şam Emeviye Camisi içerisinde Vaftizci Yahya’nın mezarı (St. John’s Tomb), Yahya kuyusu ve vaftiz havuzu, Hz. Hüseyin’in başının bulunduğu rivayet edilen türbe, Hz. Zeynelabidin türbesi, Hızır Peygamber makamı, İlyas Peygamber makamı bulunmakta.

Kadınlar ile erkekler bölümünü ayıran tek şey, 50 santimetre yükseklikteki ayaklı direklerle çekilmiş olan şerit. Yani cami içerisinde kadınlar ve erkekler birbirlerini görebiliyor. Kadınlar bölümü kapıya yakın olan tarafın tamamı, erkekler bölümü mihraba yakın olan tarafın tamamı. Aralarında paravan, duvar, perde vs. yok. Türbeler erkekler bölümünde kaldığı için, kadınların da buraya yaklaşmasını sağlayacak şekilde şeritler çekilmiş. Amaç düzenli olarak kadın ve erkeklerin oturmasını, hareket etmesini sağlamak; birbirlerinden saklamaya çalışmak değil.

Şam Emeviye Camisi’ni ziyaret ettik, diğer bölümlerde cami çevresini gezeceğiz. Emeviye Camisi’nin yanındaki Selahaddin Türbesi, Türk Hava Şehitlerimizin Mezarlığı’nı, Jüpiter Tapınağı, Hıristiyan Mahallesi ve Azem Sarayı’nı yazacağız.

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

Bu yazı Günaydın Gezginler© tarafından hazırlanmıştır. Marka tescilimiz bulunmakta, fotoğraf ve yazılarımız telif hakkı taşımaktadır. Alıntı veya kopyalama yapılması durumunda referans olarak Günaydın Gezginler ismi ve sitemize bağlantı verilmesi gerekmektedir. E-posta adresimiz gunaydingezginler@hotmail.com

2 Responses to Şam Emeviye Cami Süleymaniye Cami Şam Hristiyan Mahallesi

Bir cevap yazın