Günaydın Gezginler Kültür Tarih Gurme Doğa Fotoğraf Gezi

7 saatte Gaziantep gezisi

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

7 saatte Gaziantep gezilir mi demeyin. Size kısacık bir zamanda aniden karar verilmiş bir kısa ziyaretimi taze taze aktarıyorum bu yazıda.

gaziantep kalesi allabende deresinden

gaziantep kalesi allabende deresinden

2013 yılı Mayıs ayının bir perşembe günü saat 17:15 uçağında, üstelik herşey dahil Ankara Esenboğa’dan toplam 104 TL’ye uçak bileti bulduğumda, yarım saat içerisinde mini sırt çantama bir T-shirt bir pantolon yedekleyip, diş fırçamı alıp, check-in işlemimi tamamlamamak için hiçbir nedenim yoktu. Apar topar çıkıp, havaalanının yolunu tuttum. Bakkala gider gibi elime tutuşturduğum çantamla, kontrollerden uçak hızıyla geçtim. Şehir içinde bir yerden bir yere gitmek için ancak ayırabileceğim bir zaman diliminde de, daha önce yalnızca çingene kızıyla meşhur Zeugma müzesini gördüğüm Gaziantep’e ilk defa ayak bastım diyebilirim. Havaalanında çığırtkanlıkla müşteri toplayan, size bol bol kazık atan taksiler dışında, Havaş ile şehir merkezine ulaşabiliyorsunuz 10 TL karşılığı. Dolambaçlı yollardan geçerek 40 dakika ardından araçtan inip, 10 dakikalık bir yürüyüşle, kalacağım otele ulaştım. Saat daha 20:00 olduğu için, Kendirli Kilisesi’ni akşam saatlerinde görme fırsatım vardı. İnönü Caddesi ile İstasyon Caddesi’nin kesişiminde yer alan Tilmen Otel’den yola çıktım. İstasyon Caddesi üzerinden yürüyünce 600 metre sonra, sağda yer alan Adliye Binası’nı ve Atatürk Heykeli’ni görürsünüz. Soldan Atatürk Bulvarı’na giriliyor. 150 metre sonra sağda Gaziantep Savunmasına ait Kurtuluş (Şehitler) Anıtı’nı, hemen sonrasında ise eski bir Ermeni kilisesi olan Kendirli Kilisesi ve Öğretmen Evi’ni görebilirsiniz.

Kendirli Kilisesi, Gaziantepli Katolik Ermeniler tarafından, Fransa Kralı III. Napolyon, Fransız misyonerleri ve Katoliklerin maddi desteği ile 1860 yılında yaptırılmış. Bu kilise 1898 yılında yıkılmış ve yerine bugünkü kilise yapılmış ve 1900 yılında ibadete açılmış. Kilisenin planı Roma’daki St. Fransua Kilisesi’nden örnek alınarak yapılmış, planı da Vatikan’daki Papalık Makamı’na onaylattırılmış. Bulvar boyunca devam ederseniz, 400 metre sonra solda Bayazhan ve sağda Şahinbey Anıtı’nın yer aldığı Kırkayak Parkı’nı bulacaksınız. Ayağımın tozuyla çektiğim birkaç fotoğraftan sonra otele dönüş vaktiydi. Beni bekleyen, yarınki gezintimizi gerçekleştireceğimiz grubumla buluşma vakti…

gaziantep naib hamami

gaziantep naib hamamı

gaziantep kaleden kultur yolu

gaziantep kaleden kultur yolu

gaziantep zincirli bedesten

gaziantep zincirli bedesten

Ertesi sabah Tilmen Otel’deki güzel bir kahvaltıdan sonra, kalabalık bir grup, kale tarafına çıktık. Surların dibinde, Naip Hamamı’nın hemen yanında, kalenin kuzeyinde otopark bulunuyor. Gezeceğim çarşılar ise kalenin güneyinde. Önce Hamamı fotoğraflayıp, Kumandan Kahvesi olarak da bilinen Tarihi Kır Kahvesi’nin (1947) önünden kaleye doğru yürüyebilirsiniz. Şehre hakim bir tepede tüm ihtişamıyla duran kalenin altındaki kaya blokları çökmeye uğradığı için altındaki dehlizler ortaya çıkmaya başlamış. Kalenin içerisinde ise kazı alanları var. İçeri girerken sizleri Gaziantep savunmasını temsil eden heykeller anlatımlarıyla karşılıyor. Kale girişinin yakınlarında, Medusa Cam Eserler Müzesi’ni bulabilirsiniz. Sur dibini takip ederseniz Kalealtı Parkı’nı bulacaksınız. Hişva Han karşılayacak sizi. Hemen arkasında ise Emine Göğüş Mutfak Müzesi ve Handan Han Camisi. Bu bölgede bir yerlerde Düğmeci Mahallesi’nde restorasyon çalışmalarına alınmış, 1886 tarihli bir Sinagog olduğunu öğreniyoruz. Ancak ziyarete açık olduğuna emin değiliz ve vakit kaybetmemek için rotamıza devam.

gaziantep zeytinhan cadde

gaziantep zeytinhan cadde

gaziantep yenihan kaleoglu magarasi odalar

gaziantep yenihan kaleoglu magarasi

gaziantep millethan

gaziantep millethan

Tekrar Kalealtı Park tarafına dönüp parkın sonunda beni bekleyen Zeytin Han’a ve etrafında sokaklara taşmış peynircilere yöneldim. Zeytin mamulleri satan bir dükkandan içeri girdiğinizde, kale civarını baştan başa dolaşan galeri-mağaralardan birini görme şansınız var. Sormaya çekinmeyin. Bu şehirde her yerde Han olduğu gibi her yerde mağara var. Öğrendiğimize göre Gaziantep’te yaklaşık 21 han ve 18 tarihi cami bulunuyor.

gaziantep zeytinhan detay

gaziantep zeytinhan detay

Zeytinhan önünde dizi dizi sizleri karşılayan peynircilerden peynirimizi almayı ihmal etmiyoruz. Tuzsuzu ve salamurası olan inek ve keçi peynirlerinden 1’er kilo, toplam 23 TL gibi bir rakam ödedim. Artık Kültür Yolu güzergahında didik didik sokak ve dükkan karıştırma zamanıydı.

Gaziantep’te her bulduğunuz eski camiye ya da hana girmek niyetiniz varsa, 1 haftada çıkamazsınız. Çünkü hepsi tarihi, bir çoğu restore.

Siyah ve beyaz kesme taşlardan oluşan birçok yapının bulunduğu bu bölgede yol boyunca Gümrük Han, Tahtani Cami (1557), İnceoğlu Hanı (1890), çeşitli sanat atölyelerinin bulunduğu Millet Hanı (1868), Kapalı Çarşı, Bedesten, Yeni Han (Kaleoğlu Mağarası), Alaüddevle Cami (15. yy), Halıcılar Çarşısı olan Anadolu Han, Zincirli Bedesteni, Bakırcılar Çarşısı, burmalı minaresiyle Karatarla Cami, Hz. Yuşa Cami, hemen arkasında Tütün Han, Pürsefa Han (1887).

gaziantep yenihan

gaziantep yenihan

gaziantep zeytinhan girisi

gaziantep zeytinhan girisi

Ve sonunda Tahmis Kahvesi (1635). Elimdeki listede ilk hedeflerden biriydi bu kahve. Ve hemen yanı başında yer alan Mevlevihane.

09_Tahmis Kahvesi_1

09_Tahmis Kahvesi_2

Türkiye’de adı geçen en önemli tarihi kahvelerden ikisidir Antakya’daki Affan ve Gaziantep’teki Tahmis Kahvesi. Tadını Diyarbakır’dan bildiğim, Ankara’da sık sık içip güneydoğu hasreti giderdiğim kahveyi yerinde içmek ve yapıyı fotoğraflamak için güzel fırsat. Kahve ustasına sesleniyoruz, “2 az menengiç, 1 orta dibek!” ve yanı başına bülbül konulmuş bir pencere kenarına usulca yerleşiveriyoruz 400 yıla yakın bir ömür geçirmiş bu tarihi binada.

10_tekke camisi 11_mevlevihane 11_mevlevihane_2

Azıcık soluklandıktan sonra Tahmis’le vedalaşıp, yanı başındaki Tekke Camisi’nin kubbesi altından geçerek, Mevlevihane’ye (17.yy) doğru geçiyoruz. Vakıflara bağlı olan Mevlevihane’nin oldukça zengin bir koleksiyon olduğunu söyleyebilirim. Gördüğümüz diğer Mevlevihanelere göre ise oldukça bakımlı ve özen gösterilmiş. Kilim motiflerinin detaylı açıklamalarını incelemeyi unutmayın sakın. Bize rehberlik eden görevliye ayrıca teşekkür ediyoruz. Tarife göre, binadan çıkıp sağa doğru “tünel” e gidiyoruz. Kısacık bir sokak geçidi. Ama Mevlevi aile mezarlığını da görme fırsatımız oluyor. Geçidin çıktığı nokta, sola doğru Şehitler Caddesi. Soldan 300 metre sonra sağda Ağa Cami (16 yy.), tam karşısındaki ara sokaktan 20 metre içeride ise Pişirici Kasteli (1282) bulunuyor.

13_kasteller“Kastel” den biraz bahsedeyim. Abdest alınıp ibadetin yapıldığı, insanların dinlenme ve susuzluklarını giderme yeri olarak kullanılan, Gaziantep’e özgü yapılardır. Genel olarak havuz ve etrafındaki dinlenme bölümlerinden ve bunların arasında bağlantılı su kanallarından oluşur. Ayrıca mescid, ziyaret yeri, çimeklik ve tuvalet kısımları vardır. Yani anlayacağınız, bir çeşit su sarnıcı. Pişirici Kasteli ise bunların en eskisi ve en bilineni. Zaten insanlara sorduğunuzda başka kastel olmadığı fikrindeler. Ancak aynı caddeden devam ederseniz, Gaziantep Savaş Müzesi’nin hemen yanında bir de İhsanbey Kasteli ve Camisi (14.yy) bulunuyor. Restore edilmemiş ve ziyarete açılmamış olsa da şehir genelinde bulunan kastellerden birisi bu da.

gaziantep savas muzesi bahcesi

gaziantep savas muzesi bahcesi

gaziantep savas muzesi magara

gaziantep savas muzesi magara

gaziantep yenihan kaleoglu magarasi

gaziantep yenihan kaleoglu magarasi

Savaş müzesi de altında mağara içeren yapılardan birisi. Gaziantep savunmasına ait anlatımların ve savaş döneminden kalma birçok teknik malzemenin, fişeğin, tüfeğin yer aldığı, alt kattaki mağarasında cansız mankenlerle savaş döneminin betimlendiği bir müze. Bahçesinde Gaziantep savunmasında kullanılmış orijinal bir savaş topu ile karşılıyor sizi. Çıkarken bize hediye edilen cdler için teşekkür edip ayrılıyoruz.

Buradan da çıkıp caddeye ilk çıktığımız noktaya, tarihi Almacı Pazarı’nın, çeşmenin, baharatçıların, Hacı Nasır Cami’nin olduğu küçük meydana geri dönüyoruz.

13_gaziler caddesi_2

gaziantep gaziler caddesi meyan serbeti

13_gaziler caddesi_1

gaziantep gaziler caddesi dukkanlar

Turistik amaçlı, yeniden düzenlenmiş olan, Antep çarşısının geniş, trafiğe kapalı caddesinden (Gaziler Caddesi) boylu boyunca yürüyoruz. Çarşı’nın içinde bir de Hüseyin Paşa Hamamı var. Dikkatli bakarsanız, dükkan sırasının üstünden kubbesini görebilirsiniz. 600 metrelik caddeyi, tam ortadan başka bir geniş caddenin kestiği, Alaybey Camisi’nin bulunduğu meydana geldiğinizde, meyan şerbeti satan kişiler telaşla yanınıza geliyor. Ne üzerine olduğunu bile anlamadığım bir pazarlığa sokuyorlar beni. Kendi kendilerine indirip duruyorlar fiyatı. Bir bardak alayım bari diyorum. Adam hala bozuk Türkçe’sini ağzında gevelerken sonunda keşfediyorum. “Cuma günü hayrına, ölülerin ruhuna sebil yapmak” tabirini sanırım artık unutmam. Son fiyatı 20 TL ye düşen şey, tüm sebilin fiyatıymış meğer. Sen parasını ödüyorsun, onlar herkese bedava dağıtıyorlar. Gülümseyerek ve şaşkınlıkla teşekkür edip uzaklaşıyoruz. Gaziler Caddesi, sonunda bir üst geçitle bitiyor. Üst geçitten geçip sola doğru 100 metre yürüdüğünüzde sağa dönen Dr. Rauf Yılmazer Caddesi, sizi 300 metre sonra eski bir ermeni kilisesi olan şimdiki adıyla Kurtuluş Camisi’ne çıkaracak.

15_kilise

Surp Asdvadzadzin Kilisesi

Eski Surp Asdvadzadzin Kilisesi olan bu yapı aynı zamanda Aziz Gregor Ermeni Kilisesi olarak da anılıyormuş. Zamanında 3te biri Ermeni nüfusa sahip Antep’in en büyük kiliselerinden. İlk yapılışından sonra, 1807 tarihinde yıkılır. 1893 yılında Osmanlı saray mimarı Sarkis Balyan ve taş ustası Sarkis Taşçıyan tarafından yeniden yapılır. Gotik mimari yapısındadır. Taş mimarisinin, Kümbet şekilli Ermenî mimarisinin, Avrupa kiliselerinin güzel bir sentezi. Kilisenin 5 kapısı var. Ana kapının batıya bakıyor olması, Ermenilerin kiliseye girerken yüzlerine güneşin vurması için bütün kiliselerinde uyguladığı bir durum. 3 tonluk çan, Brezilya’da yaşayan bir Ermenî olan Hrant Köşkeryan tarafından Güney Amerika’da özel olarak döktürülmüş ve şu an Gaziantep Müzesi’nde duruyor.

gaziantep kilise kultur merkezi

gaziantep aziz pedros kilise ömer ersoy kultur merkezi

Ermenilerin bölgeden ayrılmasından sonra uzun bir süre boş kalmış. Daha sonra, 1980 tarihine kadar hapishane olarak kullanılmış. 1988 yılında ise Kurtuluş Cami olarak ibadete açılmış. Caminin 100 metrelik yakın çevresi birçok kilise ile doluymuş zamanında. Ancak bizim görebileceğimiz bir tane kalmış. Şimdi onu görme zamanı.
Cami ön cephesini karşınıza aldığınızda sola doğru caddeyi 100 metre takip edince Ömer Ersoy Kültür Merkezi olarak kullanılan Aziz Pedros Kilisesi çıkıyor karşımıza. Yıkımlar ve restorasyonlar sonrası, ibadet edildiği dönemlerde sahip olduğunu tahmin ettiğimiz süsleme ve kabartmalardan neredeyse hiçbir şey kalmamış. Ancak yine de çok güzel düzenlenmiş. Çeşitli etkinlikler için kullanılmaya devam ediliyor.

Kurtuluş Camisi’nin tam karşısında yer alan tarihi Gazi İlköğretim Okulu’ndan ara sokaklara dalarsanız, Bey Mahallesi’ni doya doya gezebilirsiniz. Bu mahalle, restorasyonların yoğun olarak yapıldığı, ara sokaklarda kaybolabileceğiniz, birçok kafenin bulunduğu bir bölge. Oldukça temiz sokaklarda, pencereden sarkan çiçekleri, ilginç dekoratif eşyaları gördüğünüzde neşeniz artıyor. Biz gezerken bir dizinin film çekimleri varmış. Biraz kalabalıktan kaçma ve biraz da çarşılara dönme arzusuyla pek oyalanmadık. Ara sokaklarda bol bol tabela var. Arabistanlı Lawrence’ın bir dönem (1917-1918) kullandığı rivayet edilen 1913 model motosikleti de görebileceğiniz Hasan Süzer Etnografya Müzesi’ni de bu sayede oldukça kolay bulabilirsiniz.

33_yemek_2

Günümüzü de güzel bir Keme Kebabı ile noktaladık. Sosyetik yerlerde “truf mantarı” olarak anılan mantar, sanılanın aksine, ülkemizde de var ve “keme mantarı” olarak geçiyor. Bu mantarın piyasası oldukça pahalı olmasına rağmen köylerde 20TL den bulabiliyorsunuz. Yediğimiz kebabın çok da mütevazı olmayan, turizmin cilvelerine yenik düşmüş bir mekanda porsiyonu 30TL idi. Çok mantar çeşidi denedim, dolayısıyla yeniden tercih edeceğim bir mantar sınıfında değil. Zaten mevsimlik yapılan yemek çeşitlerinden. Bu arada yemekte bize güler yüzüyle eşlik eden Buket Hanım’a teşekkür ederiz.

Artık yola çıkma zamanı yaklaşıyor. Siparişlerimizi almak üzere çarşılara son kez uğrayıp bu seferlik Gaziantep kısa turumuzu tamamlıyoruz. Bir başka yazımızda Zeugma Mozaik Müzesi, ilk Gaziantep olan Dülük Köyü, antik kalıntılar ve diğer yerlerle ilgili bilgilerimizi size aktaracağız.

“Gaziantep” İsminin Kaynağı
İlk adı Kala-i Füsus yani “yüzük kalesi” olan Gaziantep’in Ayıntap veya Aynitap olarak değişen isimleriyle ilgili çeşitli rivayetler söz konusu. Bir zamanlar pek de iyi anılmayan ancak töbe eden Ayni adındaki bir hakiminden; güzel ve bol sularından veya Han toprağı anlamına gelen Hantap isminden türediği söyleniliyor.
Ayıntap’a Kurtuluş Savaşı’nda halkın göstermiş olduğu üstün kahramanlıklar sebebiyle 8 Şubat 1921 tarihinde “GAZİ”lik ünvanı verilmiştir.

“Gaziantep Katmeri”
Katmer dendiğinde yine yanıldım. Bizde katmer, içiçe, tekrar tekrar açılan hamurdur. Ancak dillere destan Antep katmeri, kaymak, boziç ve yufkadan yapılıyor. Kabaca anlatayım, içine kaymak, şeker ve boziç konulmuş yufka, tereyağında ve odun fırınında pişiriliyor.  sonra dilim dilim servis ediliyor. Boziç mi nedir? Bildiğimiz Antep fıstığının, tam olgunlaşmadığı, daha sarı-boz renkli haldeyken elde edilmiş ufalanmış içi. Tat ve koku açısından daha aromalı olduğu için baklavada da aynı şekilde kullanılıyor.

“Gaziantep Baklavası”
Dürüst olmak gerekirse Antep’te pek kötü baklava yok. Alışkanlık ve tanınmış isimler var. Yine dürüst olmak gerekirse, Ankara’ya Antep mutfağını taşıyan nice ustalar, gerçekten lezzetlerini bizim şehirde yaşatmak konusunda oldukça başarılı. O yüzden kendime yük etmedim paketler dolusu alıp.

“Gaziantep Beyranı”
Nasıl ki büyük şehirlerin bir kelle-paça geleneği var. Antep’te de Beyran yerini almış; özellikle alkolü fazla kaçırmış gençler arasında. Tabii esas amaç alkolü bastırmak değil. Yıllardır süregelen bir alışkanlık sabahın 6’sında beyran içmek. Peki nedir beyran? Saatlerce pişirilen kuzu eti didiklenerek ayrı bir yerde pişirilen pirinç ile karıştırılıp kavruluyor. Bol et suyuyla, bol acılı olarak servis ediliyor. Her yemekte olduğu gibi bu işin ustaları da var elbet.

“Gaziantep Kahkesi”
Sokakları dolaşırken her fırsatta sorduğumuz, sonunda bir fırında denk geldiğimiz kahke, aslında bize büyükşehirlerde yutturulan kahke değilmiş. Meğer zaten kahke, tek tip özel bir mamul değilmiş. “kahke” kelimesi Arapça’da küçük küçük unlu mamuller için kullanılırmuş. Girdiğimiz fırında milyon çeşit kahke bizi oldukça şaşırttı doğrusu. Hepsinden tek tek tattırdılar. Neyse ki ben irademe hakim olanlardanım. Yoksa morbit obez olma yoluna biraz daha adım atardım. Yurdumun güzel insanları. İkramsız bırakmıyorlar asla.

Artık eve dönüş zamanı. Teşekkürler Gaziantep. Lezzetli, neşeli, rengarenk, baharat kokulu bir geziydi. Yeniden görüşmek dileğiyle.

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

Bu yazı Günaydın Gezginler© tarafından hazırlanmıştır. Marka tescilimiz bulunmakta, fotoğraf ve yazılarımız telif hakkı taşımaktadır. Alıntı veya kopyalama yapılması durumunda referans olarak Günaydın Gezginler ismi ve sitemize bağlantı verilmesi gerekmektedir. E-posta adresimiz gunaydingezginler@hotmail.com

One Response to 7 saatte Gaziantep gezisi

Bir cevap yazın