Günaydın Gezginler Kültür Tarih Gurme Doğa Fotoğraf Gezi

Amasya 2.Bölüm

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

Bu bölümde, biraz da ilk bölümü fazla uzatmamak amacıyla, tarihi binaların ufak tefek bilgilerini eklemek istedik. Amasya’ya gitmeden elinizde bilgiler olsun diye. Amasya’ya gittiğinizde birçok yerde tanıtıcı broşürler bulabilirsiniz.

1- Aynalı Mağara
Aynalı mağara ismi, ışık vurduğunda mağara yüzeyinin parlaması nedeniyledir. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş, korunmuş ve tamamlanmış olanı. Yerden dört basamakla çıkılan 1.65 m. yüksekliğindeki mezar düz satıhlı bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 10 metre, yüksekliği 13 metredir. Amasya çevresindeki vadilerde dağınık halde bulunan diğer büyük kaya mezarları gibi Mezar ile kaya arasında 1’er metre genişliğinde aralık bırakılmıştır. Dikdörtgen bir kapıdan girilen mezarda dikdörtgen ve kare şeklinde iki oda vardır. Asıl mezar odası dikdörtgen olanıdır. Kare şeklindeki odanın Geç Roma (Hristiyanlığın ilk yıllarında) veya Bizans döneminde kilise olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Oda içerisinde freskler (duvar süslemesi) yer alır. Tonoz kısmında 6’sı sağda, 6’sı solda olmak üzere 12 havari tasviri ile kuzey ve güney duvarlarında bir takım kadınlı erkekli figürler, doğu cephesinde ise İsa, Meryem Ana ve Ioannes’ten (Yoannes) oluşan bir kompozisyon bulunuyor. Alınlık kısmında “THE APXI IEPEY” (Büyük Rahip Tes) yazısı vardır.

2- Amasya Kalesi –Harşena Kalesi
Şehrin savunmaya en uygun yeri olan Harşena Dağı üzerinde kurulmuştur, bu nedenle kalenin diğer adı “Harşena Kalesi”. Helenistik, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerine ev sahipliği yapmış. Yeşilırmak’ın kıyısına kadar 8 savunma hattına sahip. Kalede Cilanbolu denilen ve kalenin orta yerinde giriş kapısının hizasında 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında dehliz vardır. Yine kalede sarnıçlar, su depoları, eteklerinde Osmanlı dönemine ait hamam kalıntıları ve kayaya oyulmuş Pontus Kral Mezarları bulunuyor. Ama Kral Mezarlarına ulaşmak için yeniden şehre inip, ana giriş kapısından girmeniz gerekiyor. Bu kısmı daha sonra anlatacağız. Önce şehrin yakın tarihinde bir tur atalım.

3- Saraydüzü Kışla Binası (Milli Mücadele Müzesi)
Yeşilırmak’ın hemen kıyısında yer alan bina, orijinal bina değildir. Esas kışla binası 1840’lı yıllarda şehrin doğusunda, tepe yamacında yapılmıştır. 22 Haziran 1919 tarihinde Atatürk önderliğinde Amasya Tamimi’nin (genelgesinin) hazırlandığı yer Saraydüzü Kışlası’dır. Amasya’dan çekilen telgraflarla bağımsızlık hareketinin başladığı dünyaya duyurulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nı ateşleyen, Sivas ve Erzurum kongrelerinin yapılmasını sağlayan Amasya Genelgesi’dir. Saraydüzü Kışlası 1944 yılında heyelan sonucunda yıkılmış. Bina aslına uygun olarak 2007 yılında yeniden yapıldı, 2010 yılında ziyarete açıldı. Eski bina mı nerede? Yeni binanın ana giriş merdivenlerinin üstündeyken tam karşıya baktığınızda gördüğünüz Türk Bayrağı, Saraydüzü Kışlası’nın eski – orijinal yeri.

4- Büyük Ağa (Kapıağası Hüseyin Ağa) Medresesi
Sultan II. Bayezid’in Kapı Ağası olan Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir. Her kenarda üçer adet, tonozlu revakların gerisinde bulunan kubbeli odalarda güney kenarında daha büyük ve yüksek kümbet ve örtülü mekana yarım kubbelerin bağlanması ile meydana gelen ‘I’ planlı dershane, yapının esasını oluşturuyor. Avluda köşeli sade başlıklar, dengeli revak kemerleri ve duvar üzerindeki plastik Bursa Kemeri uygulaması iç mimarinin ayrı bir özelliği. Dershane önündeki revak kubbesi iç orijinal mukarnas dolgu ile bezenmiştir. Büyükağa Hafızlık Kuran kursu için kullanılıyor.

5- Bayezid Paşa Cami
Amasya Emiri Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır. Ters “T” planıyla Zaviyeli ya da Bursa Tipi olarak adlandırılan camilerdendir. Yapı pek az değişikliklerle Bursa Yeşil Cami planına benzemektedir. Cephesindeki kemerler kırmızı ve beyaz mermerdendir. Giriş kapısı ahşap işlemelidir.

6- Şirvanlı (Azeriler) Cami
Bizim çok beğendiğimiz, diğer klasik mimari bezemelerden uzak bir anlayışla yapılmış, ufacık ama sıcacık bir yapı burası. Aynı zamanda genelin aksine, devletin ileri gelenleri tarafından değil, yardımlarla yapılmış bir cami. Hikayesi şöyle; Kafkasya’nın Karabağ ve Şirvan şehirlerinden gelerek Amasya’ya yerleşmiş göçmenlerden toplanan yardımlarla Şeyh Hacı Mahmut Efendi tarafından 19. yüzyılda yaptırılmıştır. Cami içerisinde türbe – mezarlık bulunmasından ve Amasya’daki barok stilde yapılmış tek cami olmasından dolayı ayrıca önem taşıyor.

Darussifa-Bimarhane_127- Bimarhane (diğer adıyla Darüşşifa, diğer adıyla Şifahane, diğer adıyla Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi)
Bimarhane girişinde geniş bir bahçe sizi karşılıyor. Bahçesinde şifacılıkta kullanılan bitki örneklerinden birkaçı, kenarlarda dikilmiş, açıklamalarıyla bilgilendiriyor sizi. Muhteşem taş işçiliğine sahip kapısını gözden kaçırmanız ise mümkün değil.
İlhanlı Dönemi’nden günümüze ulaşan az sayıdaki eserler arasındadır. Kitabeye göre İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytu ve hanımı Ilduz Hatun adına köleleri Anber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yılında yaptırılmıştır. Yapının bilhassa ön cephesi sanat bakımından çok değerlidir. Anadolu Selçuklu mimarisinin orijinal sütun başlıkları olan geometrik yaprak tezyinatlı ve mukarnaslı sütun başlıkları kullanılmıştır. Türk üçgenlerinden meydana gelen ters dönmüş sütun başlıkları, Anadolu Selçuklu mimarisinde ilk defa bu yapının cephe kenarlarında denenmiştir. Bina kesme taşlardan örülmüş ve iki köşesine silindir şeklinde dayanaklar yaptırılmıştır. Sadece Amasya Bimarhanesi’ne ait bir özellik olan kapının kilit taşında diz çökmüş vaziyette bir kadın kabartması bulunuyor. 18. Yüzyıla kadar hastane olarak hizmet vermiştir. Bir dönem, önemini yitirmiş, pazaryeri olarak işlev görmüş. 1997 yılında tamamlanan restorasyonla eski şekli kazandırılmıştır. Birçok ünlü hekim çalışmalarını burada sürdürmüştür. Bunlardan biri de Şerefeddin Sabuncuoğlu’dur. Bu nedenle bir dönem konservatuar olarak da kullanılan yapı, daha sonra bu isimle, müzeye çevrilmiştir.
İçeriye girdiğinizde, yaz sıcağında sizi serinletecek ferah bir avluda buluyorsunuz kendinizi. Tam karşıda yer alan Eyvan kısmında, müzikle tedavi dönemini yansıtan musıki heyeti maketleri yerlerini almış. Sağda asılı kafeste tatlı tatlı öten bir bülbülü de koymayı ihmal etmemişler.
İçeride Cerrahi aletler ve deneysel tıp bölümünde tıbbi tedavide kullanılan islam musıki aletleri koleksiyonunu görüp, burçlara göre makamlar kısmında kendi burcunuza ya da karakterinize göre makamınızı dinleyebilir, klinikte hasta tedavi eden Sabuncuoğlu’nu izleyip, hediyelik eşya dükkanını gezebilir, ardından avluda, yanında nazar boncuğu ile getirilen Türk kahvesinden keyifle içebilirsiniz.

saat kulesi8- Tarihi Saat Kulesi (Saathane)
Amasya’yı işgal edemeyen İngilizler Mondros Mütarekesi’ni bahane edip şehirde karışıklık çıkarmaya kalkışırlar. Çeşitli olaylar sırasında Saat Kulesi’nin de kapısını kırar, Türk Bayrağı’nı indirerek kendi bayraklarını asarlar. Amasyalılar kısa sürede Saathane önünde toplanarak duruma engel olmaya çalışırlar. Ancak İngilizler kapının açılmasına engel olur. Söylenilen o ki, tam o sırada çıkan kısa bir fırtına, İngiliz Bayrağı’nı paramparça eder önüne katar. Bunun üzerine cesaret kazanan halktan ve cereyan eden olaydan korkan İngiliz askerleri kaçarak uzaklaşırlar…
Bu nedenle saat kulesinin Amasya’da ayrı bir önemi vardır. Kule, 1865 yılında Amasya Valisi Ziya Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1940 yılında Yeni Köprü (Hükümet Köprüsü) yapılırken yenisini yaptırmak düşüncesi ile yıktırılmış, 2002 yılında yeniden yapılmıştır. Yalı boyu evlerinin yer aldığı Hatuniye Mahallesi’nin girişindedir aynı zamanda.

9- Gümüşlü Cami
1326, Taceddin Mahmut Çelebi tarafından yaptırılmış, 1419 depremiyle yıkılmıştır.
1491, Defterdar Mahmut Bey tarafından yaptırılmış, 1612 yangınında hasar görmüştür.
1688’de onarım görmüştür. Son onarım Gümüşlüzade İbrahim Bey tarafından olduğu için Gümüşlü Cami ismiyle anılıyor.
1721’de başka bir yangın daha yaşamış, onarılmıştır.
Dörtgen planlı, sekizgen kubbeli yapıda iç mekan bezemeleri görmeye değer.

10- Burmalı Minare Cami ve Cumudar Türbesi
Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev II. zamanında Vezir Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından yaptırılmıştır. (1242) bir çok tamir ve restorasyon sonucu orjinal görünümünü kaybetmiştir. Girişin sol tarafındaki cepheye bitişik sekizgen biçimli klasik Selçuklu Kümbeti ve sonradan eklenmiş burmalı minaresi caminin önemli özelliklerinden. Minare ilk halinde ahşap yapılmış. Deprem ve yangınlar sonrası tamamen yok olan minare, camiye uygun şekilde taştan yapılmış.
Caminin sol girişinde yer alan Cumudar Türbesi, Amasya Müzesi’ne geçene kadar burada muhafaza edilen ve Şehzade Cumudar’a ait olan mumyalardan dolayıdır. Türbenin esas sahibi Feruh Bey ve oğludur.

Eski kilise11- Meryem Ana Kilisesi – Fethiye Camisi
Eski bir Bizans kilisesidir. 7. Yüzyılda Bizans İmparatoru Phocas’ın kızı tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Danişmendliler döneminde camiye çevrilmiştir. 1883’te minaresi eklenir. 1956’da ibadete açılmıştır. Tabi kaderine terk edilmiş bir çok kilise gibi, içerisinde en ufak bir iz dahi yok. Bizzat baktık.

Amasya müzesi_1112- Amasya Müzesi
Tunç Çağı, Hitit, Urartu, Frig, İskit, Pers, Helenistik ve Roma dönemi, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait birçok eseri görebileceğiniz, koleksiyon zengini bir müze. Özellikle sikke meraklılarını cezbedecektir. Giriş katında, günümüzde en önemli Hitit eserlerinden olan Hitit Fırtına Tanrısı Teşup Heykelciği’ni mutlaka görmelisiniz. Uluslararası öneme sahip bu heykelcik bronzdan yapılmış ve yaklaşık 20 cm boylarında. Arkeoloji bölümünde ayrıca topraktan yapılma lahitler var. Üst kata çıktığınızda Etnoğrafya bölümünde Peygamber seceresini inceleyebilir, ayrı bir odada yer alan mumyalara bakabilirsiniz.
Müze bahçesinde Selçuklulardan kalma I. Mesut Türbesi de bulunuyor. Yakın zamana kadar mumyalar türbe içerisinde sergileniyordu ama galiba, nem ve ışık gibi koşulların daha rahat sağlanabilmesi amacıyla müze ana binası üst katına taşındılar.

“Mumyalar”
Anadolu Nazırı Şehzade Cumudar, Amasya Emiri İşbuğa Noyin, İzzettin Mehmet Pervane Bey, hanımı, erkek ve kız çocuklarına ait olan mumyalar ilk defa 1855 yılında Fethiye Camisi bodrumunda tesadüfen bulunmuş ve buradan Burmalı Minare Camisi’ne götürülmüş.
Sultan Bayezid Cami Medresesi’nin müze olarak açılmasının ardından medresenin bir odasında sergilenmeye başlanmış, 1952 yılında Yeşilırmak’ın taşması sonucu sular altında kalan mumyalar, oldukça zarar görmüş, 1966 yılında müze olarak hizmet vermeye başlayan Gökmedrese Camisi’ne taşınmış, 1980 yılında yeni inşa edilen Amasya Müzesi’ne getirilmiş. O gün bugündür müzede teşhir ediliyorlar.

www.amasyamuzesi.gov.tr

Bayezit Külliyesi_1113- Sultan II. Bayezid Külliyesi
Sultan II. Bayezid adına oğlu Şehzade Ahmet tarafından 1485 yılında yaptırılan, cami, medrese, imaret (dükkan), türbe, şadırvandan oluşan külliye, yan mekanlı cami mimarisinin gelişmiş bir örneğini bulunduruyor. Batı kısmında 18 hücreden oluşan medrese şuan İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Güneydoğuda, Şehzade Ahmet’in küçük yaşta ölen oğlunun türbesi bulunuyor. Kuzeybatıda kalan ve 19 yüzyıl yapısı Muvakkithane eskiden güneşin konumuna göre ezan vakitlerinin belirlendiği yapı olarak kullanılıyorken şuan görevli odası olarak ayrılmış.
Minarelerin farklı olması dikkatinizi çekecektir. Soldaki minare dikine yivli, sağdaki zikzak taş dekorlu.
Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçları, külliyenin yapımı sırasında dikilmiş. Üzerindeki bilgi etiketlerini hatırladığımız kadarıyla onca yıllık tarihinde ikisinin de üzerine yıldırım düşmüş ve ortaları boş kalmış.
Doğudaki ‘L’ plan şemalı yapı imaret ve konuk evi. Şuan bu kısımda Maket Amasya Müzesi var.

14- Minyatür Amasya Müzesi
Amasya İl Özel İdaresi tarafından yapılmış. Amasya şehri, 1/150 ölçeğinde 1914 tarihindeki yangın öncesi haliyle hazırlanmış. 80 m²’lik bir alanda, yaklaşık 1900 tarihi binayı o dönemdeki haliyle görebilirsiniz. Makette bir yandan Yeşilırmak akıyor, değirmenler dönüyor, tren geçiyor, diğer yandan çiftlik hayvanları otluyor. Türkiye’nin ölçek bazında en büyük kent maketi olduğunu öğrendik.

Gece-gündüz geçişleri 12 dakikalık aralar halinde ayarlanmış. 3 dakika gece süreci başlarken, tavandaki yıldız simülasyonu devreye giriyor. Ezan sesiyle başlayan 9 dakikalık gündüz sürecini izleyebilirsiniz. İngilizce – Türkçe sunumları ile gerçekten özenle hazırlanmış bir müze. Kalabalık gittiğimiz zamanlarda bize müze görevlisi küçük bir sunum da yapmıştı.
Müzekart geçerli değil.

15- Hazeranlar Konağı
Esas yapılış tarihi 1865 yılı. Adını, uzun yıllar burada ikamet etmiş “Hazeran Hanım”dan almış. Haremlik ve selamlık bölümleriyle 2 kısımdan oluşuyor. Dört eyvanı ve iç avlusu bulunuyor. Hazeranlar Konağı 1984 yılından beri etnoğrafya müzesi şeklinde ziyarete açık. İçeride kitabeli halılardan tutun da antika aynalar, bindallılar, ev geleneklerine ait detaylar, mutfak eşyaları, gümüş takılara kadar yaklaşık 1000 esere yakın bir koleksiyon teşhir ediliyor.

Müzekart geçmiyor.

 16- Şehzadeler Müzesi
Hazeranlar Konağı’ndan çıkın. Hemen sonra Şehzadeler Müzesi, Alçak Köprü’nün yanında yer alıyor. 15.yüzyıl dönemine göre dekore edilmiş, özel dokuma halılarla doldurulmuş binanın içinde, önceden çizilmiş resimlerden örnek alınarak yapılan Şehzade maketlerini, dönemin kıyafetleri içerisinde görebilir, fotoğraflarını çekebilirsiniz. Müzenin üst katında konu edilmiş Şehzadeler, şehzadelik dönemlerini Amasya’da geçirip, daha sonra Osmanlı Sultanı olan kişilerdir.
Müzekart geçerli değil.

Kaya Mezarları_13

17- Kral Kaya Mezarları
Şehrin İç Kale kısmındadır. Helenistik döneme tarihlendirilmiştir. Amasya’yı başkent olarak kullanan Mithridates’ler dönemine, Pontus krallarına (İran Pontus Devleti MÖ 290 – MS 62) aittir. Bütün vadi boyunca irili ufaklı 21 kaya mezarı bulunuyor ama sağlam kalanlar arasında en büyükleri müze olarak ayrılan, Harşena Dağı’nın güney yamacındakiler. Şehre hakim bir noktada duruyorlar. En soldaki yani en batıdaki, 15 m. x 8 m. x 6 metre ölçüsüyle en büyüğü. Amasya Kalesi eteklerinde kalker kayalara oyularak yapılmış olan 5 büyük kaya mezarı bulunmaktadır. Çevreleri oyularak ana blok kayadan tamamen ayrılmışlar. Ama tüm mezarlarda bu özelliği görmüyoruz. Hepsinin ortak noktası, 2-3 metre yükseklikteki kapaksız kapıları. Kayalara oyulmuş tünel geçişleri ve oyularak yapılmış basamaklarla birbirlerine bağlanmışlardır.
Aynı noktada Kızlar Sarayı da bulunuyor. Bilmeden geçmeyin.

Kızlar Sarayı (yıkıntıları)
Kral kaya mezarlarının hemen yanında, Amasya’yı yukarıdan gören mevkideki Amasya Kızlar Sarayı Osmanlı şehzadeleri, hatunları ve valilerine ev sahipliği yapmıştır. Kızlar Sarayı 150 yıldan uzun süren bir dönem hizmet vermiş, 1852 yılından sonra kendi halinde bırakılmış, bugün ise harabeye dönmüştür. Amasya Şehzade Sarayı, tepede değil ovada yer alıyormuş, 1800’lerin sonunda bir yangınla tamamen yok olmuş.

18- Gök Medrese ve camisi
Amasya, Merzifon ve Suluova’da bulunan medreselerden birisidir. Amasya şehir merkezindeki Gök Medrese Anadolu Selçuklu Devleti döneminde yaptırılmış, kitabesi bulunmuyor. Muhtemelen 1266-67 yılında Moğol saldırılarından önce, dönemin Amasya valisi Seyfettin Torumtay tarafından yaptırıldığı düşünülüyor. Medresenin dış duvarları firuze renkli çiniler, duvarlarındaki geometrik taş süslemeleri, eyvan şeklindeki tac kapısı (başlık formundaki giriş kapısı) ve sekizgen şekilli yüksek külahlı kubbesi ile Anadolu’da kendine has özellikler taşıyan nadir yapılardan birisidir. Yüzyıllar içinde bina dışı ve içi çeşitli değişiklikler geçirmiş.

19- Torumtay Türbesi
Gök Medrese içerisinde bulunan Torumtay Türbesi, medresenin yapılmasını sağlayan Seyfettin Torumtay ve ailesinin mezarlığı olarak düşünülmekte. Aslında medrese yapıldığında mezarlık yokmuş; aslında türbenin herhangi bir yerinde, sandukaların üzerinde veya sandukaların altındaki mumyalık bölümünde (Selçuklularda mumyalama yapılıyordu) mezarların kime ait olduğu konusunda kitabe yok. Ama alışılageldik ve medrese içinde olmasından dolayı Torumtay türbesi denilmekte. Türbenin içi karanlık, elektrik tesisatı çoğunlukla çalışmıyor. Hem medreseyi hem de türbeyi kesinlikle görmelisiniz, özellikle dış cephe taş işçiliği müthiş bir incelikte ve çok güzel.

20- Ferhat Su Kanalı

ferhat su kanallar-2

Ferhat ile Şirin Masalı:
Ferhat, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır. Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “Şehir’e suyu getir, Şirin’i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denilen uzak bir yerdedir.
Ferhat vurur kayalara, kayalar yarılır, adım adım yol verir suya. Kız kardeşinin elden gideceğini anlayan Mehmene Banu, bir cadı buldurur, Ferhat’a yollar. Cadı Ferhat’a der ki “Ne vurursun kayalara böyle hırsla, Şirin’in öldü.”. Ferhat “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der.
Ferhat’ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Atar kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır Ferhat’ın yanına. Amasya susuz, Şirin ise Ferhat’sız kalır.
Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de karaçalı çıkarmış. İki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için…

Ferhat Su Kanalı Gerçek tarihi:
Kentin su ihtiyacını karşılamak için Geç Helenistik Dönem / İran Pontos Dönemi / Erken Roma Dönemi arasında bir zaman aralığında yani MÖ 200 – 80 yılları arasında yapılmış olduğu düşünülmektedir. Su kanalı yaklaşık 75 – 100 cm. genişliğinde ve 18 Km. uzunluğundadır. Terazi sistemine göre eğimli kanallar oyularak, tünel açılarak ve bazı yerlerinde duvarlar örülerek inşa edilmiştir. Tokat yönündeki su kaynaklarından şehir merkezine su getirmek için yapılmıştır.

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

Bu yazı Günaydın Gezginler© tarafından hazırlanmıştır. Marka tescilimiz bulunmakta, fotoğraf ve yazılarımız telif hakkı taşımaktadır. Alıntı veya kopyalama yapılması durumunda referans olarak Günaydın Gezginler ismi ve sitemize bağlantı verilmesi gerekmektedir. E-posta adresimiz gunaydingezginler@hotmail.com

One Response to Amasya 2.Bölüm

Bir cevap yazın