Günaydın Gezginler Kültür Tarih Gurme Doğa Fotoğraf Gezi

İshak Paşa Sarayı ve Türkiye’nin çatısı Ağrı Dağı

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

ishakpasa sarayi mezarlik
Yazımızın başlığı sizi yanıltmasın, bu yazımızı Doğubayazıt İlçesi için hazırladık. Doğubayazıt’ı tanıtan en önemli ve bilinen iki yer: İshak Paşa Sarayı ve Ağrı Dağı olduğu için Doğubayazıt yazımızı bu başlıkta topladık.

İshak Paşa Sarayı 8 Mart 2015 itibariyle UNESCO DÜNYA MİRAS LİSTESİ – Aday / Geçici yer listesinde yer almaktadır.
Türkiye – Ağrı – Doğubayazıt: İshak Paşa Sarayı
Aday Türü: Kültürel Miras
Aday No: 1410 / Aday olduğu yıl: 2000

Türkiye’nin Dünya Miras Listesi’ne kabul edilen yerleri

Size bir sorumuz var: Şu isimlerden hangisi Doğubayazıt İlçesi’nin gerçek – doğru ismidir? Doğubayazıt, Doğubeyazıt, Doğubayazit, Doğubeyazit, Doğubayazıd, Doğubeyazıd, Doğubayazid, Doğubeyazid… 8 farklı kelimeden hangisi bu ilçenin doğru yazılan şeklidir? Araştırın internette.

Doğubayazıt dışında hiçbir yer – nesne için hepsi doğru olan 8 farklı söyleniş bulamazsınız, bu isimlerin hepsi doğru. Kitaplarda, resmi yazışmalarda, yerel konuşmada, tarihi yazılarda, günlük konuşmada ve uluslararası yazışmalarda kullanılıyor. Kaymakamlık ve belediye “Doğubayazıt” kelimesini kullanıyor ama; Türk Dil Kurumu sözlüklerinde ve Milli Eğitim Bakanlığı yazışmalarında “Doğubeyazıt” kelimesi kullanılıyor. Biz tarihi doğruluğu ve resmi kurumların çoğunluğuna uygun olarak Doğubayazıt diyeceğiz. İsteyen istediği biçimlerinden birini kullanabilir.

İshak Paşa Sarayı 2. avlusundaki cami ve türbe

İshak Paşa Sarayı 2. avlusundaki cami, türbe ve solda Haremlik bölümü giriş kapısı

Doğubayazıt isim karmaşası nereden geliyor? Neden “Doğu” denilmiş?
Doğubayazıt isminin kökeni Celayir Beyliği (1330-1430) döneminden geliyor. Celayir Beyliği şehzadesi ve Ani Valisi olan Bayazıt Han (1384’te Celayir Beyi olur) tarafından 1374 yılında Belleburç Tepesi ve Selçuklu Mezarlığı bölgesine (bugünkü Ahmed-i Hani türbesi ve Bayazıt Camisi olan yer) bir kale yaptırılır, tepenin yamacındaki Urartu sur sistemini güçlendirir ve buraya “Bayazıt” ismi verilir.

1877-78 tarihinde (93 Harbi sonunda) Ruslar Bayazıt’dan çekilirken Ermeniler için bugünkü Ermenistan sınırları içerisindeki Gökçe Göl’ün (Sevan Gölü) batısına bir yerleşim yeri kurar ve adına “Yeni Bayazıt” der. İstanbul’daki Bayazıt semti ve Rusların Bayazıt’ı ile karıştırılmaması için İran sınırının yanındaki Bayazıt ilçemize “Doğu Bayazıt” veya “Eski Bayazıt” denir.

Günaydın Gezginler notu: Bayazıt ve Bayazıd isminin sonundaki ses olan “t” ve “d” sesi kargaşasının nedeni, özel isim tamlamasında Arapça – Farsça kelimelerdeki ses yumuşamasıdır. İsmi “Ahmet” olan kişiye “Karslı Ahmet” demek istediğinizde bunun söylenişi “Ahmed-i Karsi” olur. Aynısını Bayazıt ismine için kullandığınızda “Ahmed-i Bayazıdi” olur. Dilbigisi dersi tamam, Doğubayazıt’a dönelim.

Doğubayazıt nerede? Doğubayazıt’a nasıl gidilir?
Ağrı ilinin doğusunda yer alan Doğubayazıt ilçesi İran’a sınırdır. Doğubayazıt ilçe merkezi Ağrı’ya yaklaşık 90 km, İran sınırındaki Gürbulak sınır kapısına ise 35 km mesafede ve Avrupa – İran transit yolu üzerindedir. Ağrı’dan Doğubayazıt’a gün içinde düzenli otobüs seferleri yapılıyor, ayrıca Kars – Iğdır – Van arasında çalışan otobüsler Doğubayazıt’tan geçiyor. Doğubayazıt ilçesi Ağrı merkeze 1,5 saat, Iğdır’a 1 saat, Van’a 2 saat, Kars’a 3 saat mesafede. Bugünkü ilçe merkezi Doğubayazıt Ovası’nın güneyine 1918 yılında yeniden kurulmuş ve Bayazıt 1925’te vilayet olmuş. 1927 yılında Karaköse (Ağrı) vilayet merkezi olunca Bayazıt ilçe olur, 1934 yılında ismi Doğubayazıt olarak değiştirilir. Halk arasında halen Bayazıt veya Yukarı Bayazıt deniliyor. Iğdır veya Ağrı havalimanına uçtuktan sonra otobüs ve havayolu servisleriyle Doğubayazıt’a gitmeniz kolay.

Doğubayazıt’ın kuzeydoğusunda Ağrı Dağı yer alır. İlçenin doğusundaki Belleburç Tepesi’nin yamacında bulunan İshak Paşa Sarayı, Bayazıt Kalesi, Selçuklu Mezarlığı, Sultan Selim Camisi (diğer adıyla Bayazıt Camisi), Behlül Paşa Camisi, Urartu dönemi kaya mezarı, Urartu dönemi savunma surları ve Ahmed-i Hani türbesi; Doğubayazıt İlçesi’ni görebileceğiniz, Doğubayazıt Ovası’na hakim bir noktada. Doğubayazıt’ın geçim kaynağı taşımacılık, hayvancılık, biraz tarım, biraz da turizm. Ağrı Dağı’na tırmanış için gelen dağcılar ihtiyaçları olan malzemeleri, rehberlerini ve taşıyıcı katırlarını Doğubayazıt’tan temin eder ve ilçede konaklar. Doğubayazıt ve Doğu Anadolu’da kültürel tur yapmak için en uygun dönem Mayıs-Kasım arasıdır. En elverişli aylar ise haziran, eylül ve ekim aylarıdır.

Doğubayazıt’taki çukur Meteor Çukuru değil…
Doğubayazıt’ın Gürbulak sınır kapısına ve sınıra 2 km mesafede bulunan ve pek çok yerde “meteor çukuru” olduğu söylenen bir çukur-çökme alanı bulunuyor. İşin aslı bu çukur “obruk” (tektonik kaynaklı toprak çökmesi çukuru) olarak kabul edilmektedir [kaynak: MTA, ARPAT ve GÜNER, 1976]. Yine de mümkünse görmeye değer.

ishakpasa sarayi 3İshak Paşa Sarayı (yerel diğer adıyla Behlül Paşa Kalesi)
İshak Paşa Sarayı’ndan Ağrı Dağı görünmüyor, önünde dağ (Belleburç Tepesi) var, ama nedense her giden sarayın pencerelerinden Ağrı Dağı’nı görmeye çalışıyor, bakın bakalım görebilecek misiniz… Sarayın yapımına 1685 yılında Çolak Abdi Paşa döneminde başlanmış ve 1784 yılında 2. İshak Paşa döneminde tamamlanmış. İshak Paşa Sarayı yapılırken Topkapı Sarayı örnek alınmıştır. Burada 1750’lerde merkezi sıcak hava dolaşımlı kalorifer ısıtma sistemi kurulması ilginç ama o dönem yeni icat değil. Günaydın Gezginler olarak meslek gereği gezdikçe ve okudukça kitapları karıştırdıkça gördük ki; Trabzon Sümela Manastırı 1600 restorasyonunda, Topkapı Sarayı 1500 düzenlemesinde, Hasankeyf Büyük Saray 1230 düzenlemesinde sıcak hava dolaşımlı ısıtma sistemiyle döşenmiş. İshak Paşa Sarayı’nı gezerken duvarların içerisindeki kurşun ve künk boruları görebilirsiniz. Tamamlandığında 366 odasının bulunduğu söyleniyor ama gördüğü hasarlar nedeniyle günümüzde (mahzen ve depolar dahil) 110 kadar oda-bölüm var. Saray içinde mezarlık olması, taş üzerine yapılmış işlemeler, zamanında altın kaplama iç kapıları ve süslemeleri nedeniyle efsaneleşmiş bir yapıdır İshak Paşa Sarayı. Orjinal haliyle zemin + birinci kat (iki katlı) olan İshak Paşa Sarayı 1820 ile 1918 yılları arasında İran, Rus ve Ermeni saldırılarına ve işgallerine uğramış; top mermileri yüzünden üst katın büyük bölümü, zemin kat duvarları yıkılmış, odaların tavan ve duvar süslemeleri parçalanmış, işgallerde saraydaki eşyalar yağmalanmış ve İshak Paşa Sarayı 1900’lü yıllara yıkık olarak gelmiş.

Behlül Paşa Sarayı denilmesinin nedeni
1822’de Bayazıt Sancağı Mutasarrıfı olan Behlül Paşa’dan gelir. Behlül Paşa 1822’de göreve getirilir, 1828 İran işgaline kadar Bayazıt sancağını korur ve güzelleştirir. İran işgalinde esir düşer, geri gelir. 1854 Rus işgali’ne kadar Behlül Paşa Bayazıt mutasarrıfı (sancak yöneticisi) olarak görev yapar. Bayazıt’ı koruma çabası, yörede sevilmesi ve 1877 Rus işgali öncesindeki son önemli yönetici olmasından dolayı İshak Paşa Sarayı yöre insanı tarafından Behlül Paşa Sarayı olarak da anılmaya başlanmış.

Dishakpasa sarayi ambarlarioğubayazıt merkezinden geçerek İshak Paşa Sarayı’na gidiyoruz. İlçede trafik her zaman yoğun, hem resmi kurumlar hem de çarşı ve dükkanlar Ağrı Caddesi ile Belediye Caddesi üzerinde, bu yüzden merkezden İshak Paşa’ya giden yaklaşık 6 kilometrelik yol 20 dakika sürüyor, aracınız yoksa sorun değil merkezden taksiye binince İshak Paşa Sarayı’na gidebiliyorsunuz. Taksiyle gidiş – dönüş fiyatı için pazarlık yapabilirsiniz, siz gezene kadar taksi sizi bekleyebilir veya işiniz bitince ararsınız taksiciyi gelip sizi alır.

İshak Paşa Sarayı görüntüsü bakımından saray gibi bir yapıdır; yüksekte, estetik, büyük ve görkemli. Ama aynı zamanda vilayet – sancak – bölge yönetim merkezi binası olup, kale olarak savunma amaçlı yapılmış. Kırmızı ve sarı renkli kireç taşlarından büyük bloklar halinde yapılmış sarayın dış cephesi güneş ışığı altında etkileyici bir görsellik sunuyor. İshak Paşa Sarayı’nın ana kapısına gelirken Selçuklu Mezarlığı’nın yanından geçiyorsunuz, büyük kısmı tahrip olmuş durumda. Sarayın giriş kapısına kadar arabayla gelebiliyorsunuz, otobüslerin park alanı burası. Sarayın giriş kapısının (cümle kapısı) dışında büyük bir kayalık var, sarayın giriş kapısının savunmasını güçlendirmek için bilerek burada bırakılmış. İshak Paşa Sarayı’nın yapımında sarı, kırmızı, beyaz kireç taşı ve siyah tüf taşı kullanılmış.

İshak Paşa Sarayı; aşk, tarih, sanat ve 300 yıl öncesinin güzellik anlayışı
Belleburç Tepesi yamacında, Karaburun Tepesi üzerinde bulunan İshak Paşa Sarayı’nın cümle kapısı (ana giriş kapısı) kendi başına bir sanat eseri. Taç Kapı (başlık formunda işlemeli kapı) tarzında yapılmış, Artuklu – Selçuklu mimarisinin unutulmadığını gösterecek kadar güçlü bir eser. İshak Paşa Sarayı’nın sarı kireç taşından yapılmış olan kapısının üzerinde Selçuklu ve İran tarzı süslemeleri, yazının resim sanatına dönüştüğü işlemeleri her açıdan fotoğraflamaya çalışıyoruz. İshak Paşa Sarayı’nı güzel fotoğraflamak istiyorsanız bahar döneminde ya sabah erken gelin saat 9-10 gibi veya ikindi vakti gelin saat 2-3 gibi, böylece renkler ve ışık oyunları daha güzel görünecek.

İshak Paşa Sarayı’nın Mardin mimarisine benzerliği hakkında Günaydın Gezginler olarak kısa bir açıklama yapalım; 1744 yılında Diyarbakır Silvan’daki bazı oymaklar (sülaleler) nüfusu azalan Bayazıt sancağına taşınır ve sancak beyi olarak atanırlar. Bu sülalelerin üyeleri arasındaki zanaatkar kişiler Silvan Hasankeyf Mardin mimari ekolü olan Artuklu Mimarisi’ni Bayazıt sancağına taşımış oldular.

Birinci Avlu
Cümle Kapısı’nı geçip girdiğimiz ilk avluya Birinci Avlu veya Selamlık Avlusu da denilir. Avluya girdiğiniz kapının tam karşısında ikinci taç kapı, hemen sağınızda ise büyük çeşme bulunuyor. Çeşmenin suyu iki farklı kaynaktan, kapalı borular (pişmiş toprak künk) ile saraya kadar taşınmış. Çeşmenin iki su ağzı ve çok sayıda rivayeti var. En bilinen hikaye “çeşmenin bir ağzından su, diğer ağzından süt akıyor” rivayetidir. Aslında bu söylem pekçok çeşme için kullanılır. Dağdan süt çıkmadığına göre bu rivayet nereden geliyor? Roma döneminden beri kullanılan bir mimari teknik var, su geçecek boruların içerisinden zeytinyağı veya süt akıtılır. Bu sayede boruların sızdırmazlık izolasyonu sağlanır. Günlük belli miktar yağı – sütü kaynaktan çeşmeye yollarsın, girdi çıktı miktar kontrolü yapar borudaki kaçağı tespit eder onarırsın falan falan. Bu olay dilden dile aktarılarak “çeşmelerden süt akıyordu” diye efsaneleşir. Boşverin bunları, İshak Paşa Sarayı çeşmesinin taş işlemelerinin güzelliğini ikindi vakti hava kızıllaşınca fotoğraflayın.

ishak pasa sarayi birinci avludan cami

ishak pasa sarayi birinci avludan cami

Yeri gelmişken, yandaki fotoğraf birinci avluda, turizmci ekibimize İl Kültür Müdürü’nün, saray ile ilgili yapılan yenilikler hakkında bilgi vermesi sırasında çekilmişti. Ekibimize sevgili Buket UZUNER’in de dahil olması bizi oldukça mutlu etmişti. Kendisine sevgilerimizi gönderiyoruz.

Birinci avlunun solunda saraya uğrayıp hemen gidecek olanların eşyaları depo, ahırlık ve samanlık bulunuyor.
Avlunun sağında kışla – yatakhane bölümü, zindana inen merdivenler var. Zindan merdivenlerine yakın yerde duvarda boşluk var, orada ısıtma sistemi borularını görebilirsiniz. Avlunun en sağında Kabul Salonu var. Kabul Salonu çok amaçlı salondur. Şehre gelen temsilcilerle yöneticilerin görüşmesi, mahkeme salonu, ticari – siyasi görüşme gibi sebeplerle kullanılır. İkinci avlunun içindeki bir odanın penceresi birinci avludaki Kabul Salonu’nu gizlice yukarıdan görecek şekilde yapılmış, bu sayede kabul salonuna gitmeden ve kendini belli etmeden toplantıda konuşulanları dinlemek mümkün oluyor. Buna benzer pencere oda Topkapı Sarayı Kubbealtı bölümünde de var.

ishakpasa sarayi ikinci avluİkinci Avlu
Birinci avludan ikinci avluya yine bir taç kapıdan geçiyorsunuz. İshak Paşa Sarayı’na girerken altından geçtiğiniz taç kapı kadar şatafatlı olmasa da, taş işlemeleri sağlam ve çok güzel olan ikinci kapıdaki işlemeler aslan ve cennet ağacı süslemelerini inceleyin. İkinci avluya Haremlik Avlusu da denilir; sarayın tanıdık, bildik kişileri kabul eden bölümü.
ishakpasa divanİkinci avluya girince karşınızda Harem bölümü odalarına giden üçüncü taç kapı (evinizin kapısı gibi düşünün) üzerinde müthiş kabartmalar ile size bakıyor. İkinci avlunun solunda mahzen ve depolara inen merdivenler var. Mahzen – depolar çok büyük, orjinal hali rampa olarak yapılmış, günümüzde basamaklı olarak yeniden yapılmış. 3 kat aşağı inince büyüklüğü daha iyi anlıyorsunuz. Mahzen – depo bölümünün üzeri cam tavan ile yeniden yapılmış.
Avlunun sağında Divan Salonu yani yönetim merkezi ve toplantıların yapıldığı çok amaçlı salon bulunuyor. Salon çok sade ve işlemeli taş örneği burada çok az kalmış. Salonda duvar içi gömme dolap gibi gömme kitaplık ve loca yapılmış.
ishakpasa_turbeDivan salonunun yanında gösterişli kırmızı kubbesiyle İshak Paşa Camisi bulunuyor. Klasik Artuklu mimarisi kubbesiyle İshak Paşa Sarayı’nı tek başına özetleyen müthiş görüntü. İlçeden baktığınızda bile görünen müthiş bir rengi var. İçi belki ilk yapıldığında çok özel taş işçiliği süslemelerle bezenmişti ama günümüzde çok az işlemeli taş ve 1800’lerin kalem işi boyamaları sağlam kalmış. Caminin minaresine de çıksanız fayda etmez, İshak Paşa Sarayı’ndan Ağrı Dağı’nı göremezsiniz. Kısa süre önce kaybettiğimiz Yaşar Kemal tarafından yazılan “Ağrı Dağı Efsanesi” kitabını okumanızı öneririz.

Caminin önünde ise saray hanedanının mezar odasına inen türbe bölümü bulunuyor. Türbenin karşısı mezarlıkmış (ikinci avlu içi) ama sanıyoruz 1878 Rus işgaline döneminde mezarlar yok edilmiş. Mezar odasında Çolak Abdi Paşa ve Bayazıt’ta yöneticilik yapmış farklı ailelerin üyelerinin yattığı mezarlar bulunuyor.

ishakpasa_cumbali_odaCami tarafından girilen bir koridorla bize göre İshak Paşa Sarayı’nın en ilginç bölümlerinden olan Cumbalı Oda’ya çıkıyorsunuz. Belleburç Tepesi’nin kayalıklarını (Ağrı Dağı yönü) ve eskiden asma bahçeleri olan vadiyi seyredeceğiniz Cumbalı Oda’nın zemininde bulunan ahşap kirişler balkon gibi dışarıya doğru uzatılmış ve insan, aslan ve kartal heykeli olarak yontulmuş. Altta insan, ortada aslan ve üstte kartal olarak yontulan bu heykellerin elbette bir anlamı var. İshak Paşa Sarayı’na isim veren İshak Paşa insan formuyla anlatılmış. Aslan, gücü simgeliyor; kartal, egemenliği simgeliyor. 1750’lerin estetik sembolizmi ile yontulan ahşaplar yaklaşık 300 yıldır zamana ve insana direniyor.


ishakpasa_muayedeHarem Bölümü

Aklınıza hemen cariyeler gelmesin, Harem kelimesi aslında “kişiye özel yer” yani “ev” anlamındadır. Burası hanedanın yani Bayazıt Sancak Beyi’nin evidir. Sancak yöneticilerinin, görevlilerin yaşadığı odalar, küçük salonlar sofalar, merkezi sistem ısıtmalı hamam, yanında büyük mutfak, küçük ve büyük kilerler, su sarnıç bulunuyor. Sarayın içindeki en şaşırtıcı yerlerden birisi olan Muayede Salonu (toplantı, karşılama, yemek) var. Cumbalı oda gibi İshak Paşa Sarayı’nın sanat ve estetik özelliğini gösteren bir salon.
Sarı ve beyaz kireç taşı ile yapılmış odanın duvarları, sütunlar, kapı kenarları, duvar girintileri (niş) ve tavanı ince ince işlenmiş, yazılarla süslenmiş ve kiriş kenarları kalem işleri az da olsa görünüyor. Burası da hasar görmüş ama sizi etkileyecek bir güzelliği halen koruyor. Sanıyoruz ki; Muayede bölümü Rus işgali döneminde önce hasar görmüş sonra Ruslar tarafından onarım – ekleme yapılmış. Harem bölümünün arkasında Doğubayazıt Ovası’nı gören batı cephesinde teras olarak bulunan Hasbahçe yani beyin kendisi ve ailesi için özel bahçesi, dinlenme alanı var.
ishakpasa_detayOnarım ve düzenleme çalışmaları: İshak Paşa Sarayı’ndaki onarım işlemi 1996’dan beri aralıklarla devam ediyor. Kısmen aslına sadık kalınarak yapılmış restorasyonda yapı sağlamlaşmış ama tepesindeki cam çatı nedeniyle orjinal güzelliği bozulmuş. Dış duvarlardaki taşların son hali ise orjinal olmadığını hemen gösteriyor. Bilen gözlerle bakınca gerçekten rahatsızlık verici. 2014 yılında haziran ayında avlular ve mahzen – depolar düzenlemesi tamamlanmış, binanın büyük bir kısmının üzeri cam çatı ile kaplanmıştı ve Hasbahçe hala kapalıydı.

Doğubayazıt savunma surları, Bayazıt Camisi, Bayazıt Kalesi ve Urartu dönemi kaya mezarı
Sarayın kuzeydoğusundaki Belleburç Tepesi çevresine ilk olarak Urartu döneminde (MÖ 800’ler) surlar yapılmış. Sonrasında her uygarlık bu savunma surlarını yenilemiş, geliştirmiş. Özellikle Celayirli Bayazıt Bey döneminde yenilenen ve bazı yerlerde 2-3 hat olarak yapılan surlar sayesinde bu tepe tam anlamıyla bir kale olmuş ve Bayazıt Kalesi denilmiş. Surların hemen önünde bulunan Bayazıt Camisi’nin kitabesi yok ama Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldığı kabul ediliyor bu yüzden Sultan Selim Camisi de deniliyor.
Surların içinde bir tane kaya mezarı odası var, tam numunelik. Kitabesi yok, içi boş, içeride yazı veya sembol yok, belki de yüzyıllar boyunca gelen geçenler burayı kazıdılar. Mezar odasının giriş kapısı yontulmuş ama işlemeleri yok. Arkeologların görüşü, bu bölgedeki mezar tiplerine bakılarak buranın Urartu döneminde yapılan mezar odası olduğu ama kayanın içinin yeteri kadar sağlam olmadığı görülünce kullanmaktan vazgeçildiği yönünde.

Doğubayazıt tarihi mezarlığı
İshak Paşa Sarayı’nın güneyi ve doğu yamaçlarında yer alan mezarlar özellikle 1828 – 1854 yılları arasındaki Rus işgalleri sırasında hasar görmüş. Yine de mezar taşlarının sağlam olanlarından anlaşıldığı üzere Büyük Selçuklu, İlhanlı, Celayir, Sasani ve Osmanlı döneminlerinde mezarlık olarak kullanılmış.

ahmedi hani turbesiBehlül Paşa Camisi ve Ahmed-i Han-i Türbesi
Bayazıt surlarının hemen önünde Ahmed-i Hani Türbesi var. Ahmed-i Hani Türk – İran edebiyatında önemli bir yazar olup 1651’de doğmuş, Farsça olarak yazdığı “Mem-u Zin” isimli aşk şiiriyle (romanıyla) tanınmıştır. Ölüm tarihi kesin değildir, İshak Paşa yönetimindeyken bir dönem sarayda katiplik yaptığı bilinmektedir. Türbenin yanındaki Behlül Paşa Camisi 1822-1828 arasında yapılmış.

Doğubayazıt’ta ne yenir, ne alınır, ne yapılır?
Pazaryerinde alışveriş ve hediyelik eşya bulabilirsiniz. Önceden elektronik eşya ticaretinin döndüğü çarşılarda şimdilerde yün halı, kilim, el örgüsü kazak, bere, eldiven tezgahlarda. Bölgenin tamamı yayla olduğu için, arıcılık önemli bir yer tutuyor elbet. Bu nedenle Ağrı – Iğdır bölgesindeki ballar çok güzel.

Doğubayazıt’ta konaklama yeri sorunu yok, belediye belgeliden 5 yıldızlı otellere; çadır kamp alanlarından pansiyonlara kadar çok sayıda tesis var. Ağrı Dağı meraklıları, bölgeyi gezmeye gelen turistler ve İran ile yapılan ticaret nedeniyle Doğubayazıt her zaman yoğundur.
Doğubayazıt’ta alışveriş, yemek ve konaklamalar için çoğu yerde kredi kartı ile ödeme geçerlidir, yanınızda nakit bulundurmanız da bazen gerekiyor. Uygun fiyatlarla yöresel veya tadını bildiğiniz yemekleri yiyebiliyorsunuz. Kırmızı et yemeklerini özellikle de ızgara yemenizi tavsiye ederiz. İshak Paşa Sarayı yolu üzerinde 2 veya 3 tane, şehir merkezinde de 10-12 tane restoran, 50 kadar esnaf lokantası var. Günün her saati taze ekmek ve unlu mamul bulabileceğiniz fırınlar da mevcut.
Hemen hemen tüm bankaların atm ve şubeleri var. Şehir içi ulaşımın en kolay yolu yürümek, gezmiş olursunuz. Özellikle Doğubayazıt’ı ve ovayı güneş yükselirken; İshak Paşa Sarayı’nı ve Doğubayazıt surlarını ise güneş batarken fotoğraflamanızı öneririz. Gelelim karlı dumanlı dağlara… Ağrı Dağı – dağları

Avrupa’nın ikinci en yüksek zirvesi Ağrı Dağı (Mt. Ararat)
Aslında bu konu Avrupa’nın sınırları ve Avrupa tanımına göre değişir…
“Avrupa kıtasında toprağı bulunan devletlerin en yüksek noktası” dediğinizde Trakya bölgemiz sayesinde Türkiye Avrupa kıtasında sayılıyor. Bu nedenle Türkiye sınırları içerisindeki en yüksek noktamız olan Ağrı Dağı (5137 metre) yükseklik sıralamasında Rusya’nın Elbruz Dağları’ndan sonra (Rusya – Gürcistan sınırındaki Çerkezya bölgesinde 5642 metre) Avrupa’nın en yüksek 2. dağının zirvesi olarak sıralamaya giriyor. Bu, uluslararası kabul edilen halidir.
“Avrupa kıtası coğrafi sınırları içerisindeki en yüksek nokta” dediğinizde Rusya ve Türkiye sıralamaya alınmaz ve Alp Dağları (Avusturya – İtalya – İsviçre) üzerindeki Mont Blanc / Monte Bianco zirvesi (4810 metre) coğrafi Avrupa’nın en yüksek zirvesi olarak kabul edilir.

Sönmüş volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı, Anadolu coğrafyasının en eski jeolojik oluşumlarındandır. Alp – Himalaya dağ sisteminin Türkiye’deki bir parçası ve zirve noktasıdır. Hem Iğdır İli, hem de Ağrı İli’nin sembolü, efsanelere, şiirlere, öykülere, romanlara konu olan Ağrı Dağı. Uzaktan zaten büyük görünüyor, yaklaştıkça daha da büyüyor.
Ağrı Dağı tek bir dağ olarak kabul edilir ama 2 farklı dağ olup, 2 zirvesi vardır. 1. zirvenin (Büyük Ağrı) adı Atatürk Zirvesi, 2. zirvenin (Küçük Ağrı) adı İnönü Zirvesi olarak adlandırılmış. Ağrı Dağı’nın kuzeyi Iğdır İli’ne, güneyi Ağrı İli’ne bağlı. Büyük Ağrı Dağı zirvesi 5137 metre ile Türkiye’nin en yüksek zirvesidir, Küçük Ağrı Dağı zirvesi ise 3896 metredir. Ağrı Dağı tırmanışı 12 ay boyunca yerli ve yabancı dağcılar tarafından yapılır. Yaz tırmanışı hemen her doğa sporcusunun altından kalkabileceği bir destinasyon olmasına rağmen, kış tırmanış şartları oldukça zorlayıcıdır. Lisanslı dağcılar özenli bir hazırlık aşamasından sonra kış tırmanışını gerçekleştirir. İki zirvenin çevresi yaklaşık 130 km’yi buluyor.

Efsanesi çok, hikayesi bol, dinsel ve mitolojik konuların karıştığı, Kaf Dağı’nın akrabası olan Ağrı Dağı çeşitli kültürlerde farklı şekilde adlandırılmış. Yakut dilinde “Ağr”, Selçuklu Türkleri “Eğri Dağ”, bazen de “Ağır Dağ”, İranlılar “Kûh-ı Nûh”, Araplar Büyük Ağrı’ya “Cebelü’l-hâris”, Küçük Ağrı’ya “Cebelü’l-huveyris” isimlerini vermiş. Ermeniler “Massis” veya “Masik” derken, sadece Batılı coğrafyacılar “Ararat” demiş. Ararat adının kökeni Nuh efsanesinden geldiği belirtilir. Eski Ahid’in (Tevrat) beş kitabından ilki olan Tekvin’de Ararat ilk kez şöyle geçer: “Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu” (8. Bap 4. Ayet). Ağrı Dağı’na Ararat denmesi de, Tevrat’ta geçen Ararat Dağları’nın Ağrı Dağı ile aynı sayılmasından kaynaklanmıştır. “Ararat” Ermenice bir kelime olmayıp, Asurlular Urartu ülkesindeki bu dağa “Ururut” demiş. “Ağrı” adının Şamanizm devri Türkçesi’nden gelmiş olma olasılığı fazladır. Çünkü Pekarsky’nin Yakut Dili’nin Sözlüğü’nde “Ağr” veya “Ağrı” “Kocaman” ya da “Tanrı” anlamındadır.

Nuh’un gemisi gerçek mi, gerçekten Ağrı Dağı’nda mı bilmiyoruz ama “Uçaktan bakınca gemi gördüm”, “dolaşırken kapı gibi bir yere rastladım” diyenler sayesinde bölgenin tanıtımı yapılıyor ve meraklı araştırmacılar tarafından Doğubayazıt ziyaret ediliyor. Bizim için fark etmez. Yeter ki turizm şenlensin 🙂

agri dagi

Facebooktwitterrsstumblrinstagramflickr

Bu yazı Günaydın Gezginler© tarafından hazırlanmıştır. Marka tescilimiz bulunmakta, fotoğraf ve yazılarımız telif hakkı taşımaktadır. Alıntı veya kopyalama yapılması durumunda referans olarak Günaydın Gezginler ismi ve sitemize bağlantı verilmesi gerekmektedir. E-posta adresimiz gunaydingezginler@hotmail.com

Bir cevap yazın